13 Mart 2013 Çarşamba

Ben Çocukken . . .

Ben çocukken. . . Bazı çocukların anneleri vardı. Aslında, hemen hemen hepsinin vardı. Benim gibiler azınlıktaydı;    “ Annesi olmayan çocuklar. . .” Ne çok atasözü öğrendim ben daha hayatın başındayken… Ne de çok sözümüz varmış meğer içinde “ anne ” geçen. Halamın nadiren Ankara’dan geldiği zamanlar, sevinç dolardı çocuk yüreğime. Saçlarımı tararken bazı zamanlar ağladığını hatırlıyorum : “ Ahh! Benim kuzum! Ah benim küçük zavallı kuzum! Ahh! Ah işte! Analı kuzu kınalı kuzu. . .” Neden “ zavallı “ diye nitelediğine pek takılmazdım da, aklıma kuzular gelirdi. Gelirdi de, kestiremezdim “ kınalı kuzunun” ne olduğunu. Çocuk aklımla diğer kuzulardan farklı olduğunu düşünürdüm. . . De, bulamazdım  o farkın ne olduğunu.
  
Annelerine sarılırdı çocuklar; okul çıkışlarında, müsamereler olduğunda. . .Parkta oynarken bir yerleri acıyınca, bir ciyaklama tuttururlardı annelerinin kucağında dinen. . . Bir kızardım bunlara, yolasım gelirdi saçlarını tel tel : “ Ne var zırlayacak? Ne oldu da gidip yapıştın anana? ” diye. O zamanlara rastlıyor herhalde “ Yarama tuz basmayı” öğrenmiş oluşum. ( Ondandır belki de, etrafımda bir süre sonra hala kalmakta olan insanlardan gidemeyişim . ) Hayatımıza giren olası “ anne adayı ” kadınların, bir süre sonra arkalarına bile bakmadan gidebildiklerini fark ettiğim zaman öğrendim tanımadan güvenmemeyi, güvenmeden inanmamayı. ( Gerçi her gülümseyene, hele bir de gözlerinin içi de gülüyorsa gülümserken, giden gönlüm ara ara tökezliyor da… Sağlam bir sarsmadan kendine gelemiyor bazı bazı. ) Ve yine bu kadınlardır ki, hayatımın temel duruşunu ortaya çıkaran. “ Kızım, eğer günün birinde ardına bakmadan kolayca gidebileceksen birinden, alıştırma kendini çoluğa çocuğa. Adam da, kadın da en nihayetinde “çiviyi çiviye söktürür”,  bir türlü unutur diğerini . Ama çocuk. . .? Çocuk tutunur sevince, medet umar, inanır, güvenir. Dar zamanlarında bıraktığı yerde bulmak ister, mutlu olunca içinden ışıklar çıkarabildiği gözlerini gör, paylaş ister. . . Çocuk, eğer birine kalbinde bir yer verdiyse, gittiği yerden dönünce onu bulmak ister, ya da bulacağından emin olmanın güvenini yaşamak… İşte bu yüzden kimsenin kalbinde, hele ki bir çocuğun, asla kocaman bir boşluk olma. Sebebi ne olursa olsun, hiçbir çocuktan o, senden vazgeçmediği sürece vazgeçme! Adını anmak ya da seni görmek acıtmasın canını! Her çocuğun aklında bir tebessüm ol hatırlandığında. . .”

Ben büyüdüğümde, çocuktum… Ve ben büyüdükçe içimdeki çocuğu tanıyorum…  İçimdeki çocuğu hiç kaybetmemiş olmanın haklı gururunu ;   O,  içimdeki kadınlarla el ele tutuştuğunda… Saçları uçuşa uçuşa sağa sola koşuşturduklarında. . .  Her düştüklerinde birbirlerini kaldırma çabalarında. . . Asla yılmadan silkenip, birbirlerine “Geçecek! Hadi yürü. . .” dediklerinde… “Gel  gidelim buradan, istemiyorlar bizi. Bak! Güneş şu tarafta.” dediklerinde. . .  Karşılaştıkları her zorlukta yine yeniden, içlerinden yeni umutlar ve yeni bir BEN yarattıklarında. . .” yaşıyorum. . . Teşekkür ediyorum ve gülümsüyorum. . .                                                                   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Eğer, yorumlarınız kalbinize iyi geliyor ve kendinizi mutlu hissettiriyorsa... Gerekli ve değerli olduğunu düşündürüyorsa size; Sevgiyle paylaşalım...