Ankara,
Dün gece neredeyse hiç uyuyamadım. Saat 03.15 iken, ben hala geçmişin hortlaklarıyla boğuşuyordum. Nerden rastladım bu isimlere durup dururken? Altı üstü merak ettiğim birkaç resme bakmaya çalışırken, nasıl oldu da bu yıllarca varlığı ruhuma yük olmuş, ağırlık vermiş, canımı acıtmış insanlar tüm anılarıyla birlikte dikiliverdiler yatağımın ayakucuna? Ne yatak yatılabilir, ne salon oturulabilir oldu zaman ilerledikçe. Derin nefesler almaya çalışarak diledim, diledim…“ Allah’ ımm! Al içimden bu duyguları, unuttur yine bana o günleri, ne olur hatırlamayayım kalbi kara insanların daha gencecik ruhumda açtığı yaraları” , diye diye dolandım evin içinde uyuyamadım bir türlü. Bir bir gözümün önünde canlandı, yıllar boyu içinde bulunmak zorunda bırakıldığım, seçme şansımın olamadığı; kinayeli sözler, ikiyüzlü, hain, sinsi ruhların içimi nasıl üşüttüğünü bu gün gibi hatırladığım uzun, bitmek bilmeyen zamanlar… En çok da, o zamanki saflığım, aymazlığım hırpaladı içimi. Fiziksel bir acı kadar yoğun battı ruhuma. “Götür bunları içimden ne olur, hafiflet yüreğimi!” diye dua ederek uyuyakalmışım neden sonra salondaki koltuğun üzerinde, üzerimde bir örtü bile olmadan... Sabah çok sevdiğim manzara ve nazlı nazlı doğan güneş bile getiremedi keyfimi yerine. Yüklendim tüm ağırlığımı omzuma, çıktım evden.
Sonra , “Onlara” anlattım hikayemi. Biliyordum görebileceklerini boğazıma oturan, nefesimi daraltan ağırlığı. Anlattım dinlediler, tatlı tatlı yorumları vardı, kendi anılarıyla süslenmiş teselli sözleri… Güzel bakan, umut veren içimi sımsıcak yapan varlıkları… Derken bir anda, belki de akşamdan beri kulağıma fısıldadıklarını duymayı beceremediğim Tanrı, dokunuverdi ruhuma. Derin bir uykudan uyanır gibi sersemledim neyin ne amaçla yapılmış olduğunu keşfettiğim anda. Ruhumun üzerine serilmiş kara ve ağır örtüyü çekip aldı, yettiğini, bu kadarının anlamam için yeterli olduğunu düşündü bence. Işık doldurdu, huzur doldurdu, mutluluk üfledi ruhuma. Öyle bir ışık ki, mutlulukla zıp zıp zıplamama neden olan. Sevdiklerimin boyunlarına burnumu gömüp, dostluklarını derin derin içime çekmeme sebep olan. Derin ve ani bir uyanış ...! Bir anda neden dün geceyi yaşadığımı fark ettim: “Allah’ım neden bunları getirdin aklıma, lütfen gitsin içimden!” diye dua ettiğim dakikaların, saatlerin aslında; ızdırap vermek, geçmişi hortlatmak için değil de… Yaşamayı seçtiğim, kurabilmek için çok mücadele ettiğim, çok şeyden vazgeçmeyi göze aldığım, bu yeni yolun artık eskisiyle kıyas bile kabul etmeyecek kadar özgür, hafif, derin ve “Huzurlu” olduğunu anlamam için yollanan bir ilüzyon olduğunu. Ve onlara, heyecandan nefesim kesilmiş vaziyette “Kızlar!” dedim, “Ben uzun zamandır ne hayatıma, ne evime, ne özelime canımın istemediği, ruhuma iyi gelmeyen kimseyi sokmuyorum. Sevmediğim insanlarla birisi öyle uygun görüyor diye görüşmüyorum, kalbimi acıttıklarında öylece tahammül etmek zorunda kalmıyorum, biliyor musunuz?” Gülümsedi gözleri sevecenlikle, başlarını salladılar, gerek yoktu ki; ben biliyordum an be an her şeyi anlıyor olduklarını. Hani sessiz sözler vardır ya ;) Devam ettim keşfettiğim gerçeğin verdiği sevince engel olmayarak: “ Artık ben seçiyorum insanlarımı! Sadece, sadece içime huzur veren, birlikte nefes almayı sevdiğim, kocaman gülebildiğim, varlıkları çoğu zaman beni gözbebeklerime kadar gülümsetebilen, arkamı dönmekten asla tereddüt etmeyeceğim insanlarım var! Gözlerine baktığımda huzur bulduğum, etrafı çınlatan kocaman kahkahalarla güldüğümüz, elime taktığım bir eldiven gibi ruhuma uyan, ısıtan…” Güldük kucak kucak. “İyi ki varsınız!” diye bağırdı yüreğim, söylemediğimi ama onların duyduğunu biliyorum :)
Teşekkürler Tanrı’m! Bugün 21 Ocak 2013. Ve ben beni dün gece uyutmayıp, içime o ağır karanlığı koyuşuna… Sonra aralık bir perdeden doğan güzel bir güneş gibi içime yerleştirdiğin, huzur veren, gittikçe büyüyen bu coşkulu farkındalığa… Bana verdiğin her zorluğa, ardından açtığın her kapıya… Her seferinde; o kapıların ardında karşıma çıkması olası, olmaz insanlara dokunmadan yolumu buluşuma… Hayatıma yolladığın mucizelere ve hep yanı başımda olduğunu bildiğim meleklerine… Binlerce kez teşekkürler. İyi ki varsın! İyi ki vazgeçmiyorsun benden! :)
" Hayatta tesadüfler yoktur ! Herkes ve herşey belli bir nedenle çıkar karşımıza." cümlesine çarpılalı beri. . . " Hayat " diyorum, " Hayat yaşamak zorunda olduğumuz güzel bir yolculuktur. Onunla ne yapacağımız bize kalmış; ister kocaman seslerle, kocaman resimler çizerek dolu dolu yaşarız onu, ister . . .? " Sevgiyle ve Işıkla :)
24 Şubat 2013 Pazar
OSHO
Aşıkken de tam yaşamalısın, ağla, üzül, berduş ol.
Zaman olur ruhun kanatlanır ve bir zaman olur yüreğin büzüşür üzüntüden.
Nasıl gerekiyorsa öyle yaşa.
Bırak karşındaki sana yalanlar söylesin, oyunlar oynasın; bu senin sorunun değil ki.
O eksik kalsın, sen tam yaşa; aşık olma, aşk ol!
...
OSHO
***
Zaman olur ruhun kanatlanır ve bir zaman olur yüreğin büzüşür üzüntüden.
Nasıl gerekiyorsa öyle yaşa.
Bırak karşındaki sana yalanlar söylesin, oyunlar oynasın; bu senin sorunun değil ki.
O eksik kalsın, sen tam yaşa; aşık olma, aşk ol!
...
OSHO
***
Kaydol:
Yorumlar (Atom)