
Böyle sabahlar Tanrı'nın bize verdiği hediyeler gibi. Dört mevsim yaşayan ülkenin insanlarının, ruh halleri de dört mevsim. Akşam ötüşen kuşlar, çiçeğe durmuş ağaçlarla uçuşan ilkbahar. . . Gece sevdiklerini, umutlarını ve hayallerini kucaklayıp yatınca sıcacık bir yaz . . . Sabah uyanıp camdan bakınca bir mucize: Ruhun kış! Baharını kaçıran, iyi gelmeyen her şeyin üstüne bembeyaz, tertemiz, kalınca bir örtü örtmüşsün gibi ; Bembeyaz, pamuk pamuk, heves heves... Sonbaharı bol, dört mevsim yaşayan ülkenin insanlarının . Hem öyle üç mevsimde bir gelmez; aklına estikçe güz . . . Sonrasında ; yaşamaya yüreği olanların ruhu yine bahar, yine bahar... Kışın da bahar , beyaz örtüsünün altından başını çıkarıp da göğü görmeye hevesi olanın. Yazın da bahar, sıcaktan şikayetlenmek yerine ; mevsimleri geldi diye sokaklara saçılan çocukların cıvıltılarını dinlemeyi, doğanın iç ferahlatan güzel kokularını içine çekmeyi, şaşkın arıların ayaklarını tozlarına bulayarak bir onu bir diğerini didiklediği rengarenk çiçeklerle mücadelesini izlemeyi bilenin . . . Güzün yağmurlarını , düşen yaprakların üstüne bir bir bastığında çıkan çıtırtıları sevenin . . . Dört mevsim yaşayan ülkenin insanlarından ; yazı, güzü, kışı cebine sevgiyle koymayı becerebilenlere hep bahar, yine bahar . . .