“ Artık dönsen diyorum . . .”
- Mümkün olsaydı dönerdi.
- Sen nereden çıktın ?
- Hep buradaydım . . . Eee, ne diyordun?
- Artık dönse diyorum.
- Ben de, mümkün olsaydı dönerdi diyorum. Gittiği yolun dönüşü yok. Kendine gitti o. Dönüşü bulamayacak.
- Üzülürüm, böyle şeyler söyleme onun için.
- O senin için üzüldü mü sence?
- Bilmem? Belki de . . .
- Bilemezsin evet. İşte bu yüzden cevabını bilemeyeceğin şeylerle yorma kafanı.
- Elimde değil !
- Elinde ! Ama işine gelmiyor.
-O nasıl söz?
- Tutunmayı seviyorsun hüzünlere. Kayaya ya da iskele demirlerine, neresi olursa tutunan midyeler gibi.
- Sağol yani ! Beni benzettiğin şeye bak ! Neresi olduğu fark etmeden tutunan midyeler . . .
- “ Beni ” deme. Ben, senim ! Biz !
- Peki öyle olsun. Bizi benzettiğin şeye bak o zaman !
- Böyle ! Gerçek bu, seni kandıramam. Sen, seni kandıramazsın ! Herkese kanarsın da, bir bana kanmazsın.
- Bak şimdi aklım bir sürü kelime oyunu yapıyor bu kocaman lafından sonra; “Herkese kanamak . . .”, “Kendine kanmak . . .” Bu sonuncu, “ doyamamak” gibi . . ?
- Ne şimdi bunlar ? Ben son derece gerçekçi bir şey söylerken, gittin yine kederli laflar çıkarttın ortaya.
- Aman, tamam ! Git geldiğin yere !
- Ne o ? Acıdı mı? Acıttı mı duydukların? Bensiz daha mı mutluydun o günlerde, hani beni zorla uykuya yatırdığın . . ? Ağzını, yüreğini bırak eşe dosta, kendine bile açmadığın . . ?
- Sus artık . . . Bak, yeşil giymiş karşıki dağlar, yemyeşil . . .
- Görüyoruz . Epeydir görmemiştin karşıki dağları . . .
- Bilmem ? Galiba öyle. Gökyüzüne bakmaktan fırsat olmamıştı belki görmeye onları ?
- Doğru !
- Ne yapalım, sıkıldım gibi ?
- İki çift bardak alalım. Hani yazıyordun ya biraz önce : “ Buralarda şimdi erik zamanı . . . “ ?
- Alalım ! Erik alalım, bardak alalım. Oturup balkonda, bakalım karşıdaki sonsuzluğa . . . Sonra iki şiir yazalım . . .
. . .
- Sıkılmadın mı sen benden hala ? Hep benle, hep benle ?
- ? ? ? . . . Sen ? Sıkıldın mı ?
- Sence ?
- Ben alışığım sensizliğe bile. Öyle çok gittin ki . . . Senden bile . . . Sonunun hep sana, hep sana çıkacağını bile bile.
- Şerefine !
- Senin de . . .