Git de gel kuzucummm... Daha yaşanacak çook şey var!!!
Hem daha büyük oğlan üniversiteyi kazanacak, küçük büyüyecek, biz tatil yapacağız... İşimiz coookk.
Git de gel!!!
GEL...........
" Hayatta tesadüfler yoktur ! Herkes ve herşey belli bir nedenle çıkar karşımıza." cümlesine çarpılalı beri. . . " Hayat " diyorum, " Hayat yaşamak zorunda olduğumuz güzel bir yolculuktur. Onunla ne yapacağımız bize kalmış; ister kocaman seslerle, kocaman resimler çizerek dolu dolu yaşarız onu, ister . . .? " Sevgiyle ve Işıkla :)
26 Mart 2015 Perşembe
22 Mart 2015 Pazar
ZAMAN KAYMASI
Vaaaay!!! Ben gelmişim :))) Kendi Blog' uma asırlar sonra gelmişiiimm!!! HOŞGELMİŞİM BENN! Hoşgelmiş bana yazmalarımm... Hoşgelmiş bizim buralara baharr... Kelebeklerim de hoş gelmiş mideme... Ömrü bir güncük olan gariban kelebeklerim; yine yeniden her doğdukları gün, karanlıkla verdikleri mücadeleyi kazanıp... Doluşmuşlar karnıma :))) HOŞGELMİŞLERRRR :)))
Bu sabah EŞimin çalışma günü. Bu demektir ki; dokuz gibi kalkıp kahvaltı hazırlanacak ki... On birde işte olması gereken Sevgiliyle kahvaltı keyfi yapabilelim. O çabuk çabuk bir duş yapıp tıraş olurken, ben evdekilerle elimden gelenin enn güzelini yaptım. Mis kokularla giyinip geldi ve ben çaylarımızı işte o zaman koydum. "Ellerine sağlık" demesi her zamanki gibi keyiflendirirken beni, içimdeki diğer kadın ha bre dürtüyor: Yumurta fazla pişti, sosisin sosu bir garip, krepler fazla mı yanık, içleri mi pişmemiş? Öyle mutluyum ki onunla yeni bir sabaha kucak kucak uyanmış olmaktan... Kovalıyorum içimdeki dırdırcı kadını, anın tadını çıkarıyorum. Son çaylarımızla sigaralarımızı içerken balkonda, "Gitmem lazım" diyor. "Hadi üşenme de giyin, beni sen bırak. Araba sende olur; hem dolanırsın biraz, hem de işini gücünü halledersin hafta içi yapamadığın." Giderken arabayı O kullanıyor, şirketin önünde kocamaaaan öpüp sevdiğim adamı, geçiyorum direksiyona. Harika bir müzik, bir sigara, camdan içimi uçuşturan bir rüzgar... Çılgın bir ruh hali, deli bir mutluluk...Derken bir türlü öğrenemediğim Batıkent yollarında kaybolup, bulduğum büfeye yol sorma rutini... Ne yapsam... Ne yapsam??? Kadınlar ne yapar??? Alışveriş! Biraz ona kıyafet biraz bana, küçük oğlana oyuncak, büyüğünü çoğu zaman es geçen (kendi almayı tercih ediyor bahanesine sığınarak biraz da? ), biraz yiyecek... Akşama güzel bir şeyler hazırlamalı, gelince yine keyif yapalım diye. Elimde torbalarla eve girince ilk işim radyoyu açmak oluyor. Evde müzik olmalı! Güzel ve özel şeyler pişir... dikten sonra saatin Sevgili'yi almaya kırkbeş dakika kaldığını görerek.... Acil bir duş, giyinme ve evden telaşla çıkıp Onunla buluşma anı... Gerisi BİZ' e ÖZEL ;)
Bu sabah yeni aldığım kararın ilk uygulama günü. Bu demektir ki; yalnız uyandığım huzur dolu evimde, salon masasında ilk defa bir şeyler yenecek, kahvaltı yapılacak. Öğretmen arkadaşım, yardımcı olmaya çalıştığımız çocuklarımızdan biriyle kahvaltıya gelmeden önce ben, bir telaş kalkıp, evdekilerle elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Salon masam şereflendi üzerindeki örtü ve yiyeceklerle... Hep birlikte ( Andaç! Kulakların çınlasın :))) Billikte! En güzel telaffuz ettiğin laflardan biridir :) ) güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra... Çocuğumuzu televizyondan koparıp eve gitmeye ikna zor oldu... Tıpkı, artık masaya gelmezsen kapatacağım o televizyonu gibi... Allahtan bitti de çizgi film, kuzucum kalkıp tıpış tıpış koyuldu yola..
Bu bir ZAMAN KAYMASI!!!
Yaşamak istediğim iki hayat var! İçimde de iki kadın!
Biri Lale; sağlam duruşlu, müdanaasız, herkesi silebilecek, algıları çok açık, öfkesini delice kusabilecek, yeri geldiğinde kimseyi iplemeyecek ve yine yeni yeniden doğup yürüyecek, koşacak... Haksızlığa asla tahammül etmeyecek, kendini aptal yerine koydurmayacak, başkalarının onu acıtıp duran hayatlarını yaşamayacak... Adını postacılar koymuştu zaten... Uçuş uçuş... GEZGİN....
Biri Zeynep; naif, çok kırılgan, öyle böyle terbiye edilmemiş HAYAT tarafından, çok donanımlı, çok algısı açık ,çok anne, çok öğretmen, çok araştıran, bilmediklerini öğrenmeye ha bre aç, ÇOK ÇOK... Hanımefendi Zeynep! Etrafındakilere nezaketen gıkını çıkarmayacak, susacak, kırk boğum yutacak... Tüm haksızlıklara!!! Tüm bayağılıklara susacak...Adını doğduğu hastaneden almıştı zaten... Sabit... DURDUĞU YERDEN GİDEMEYEN...
Bu bir ZAMAN KAYMASI!!!
Korkarım ki... Benim adım LALE!!! Yıllardır bu böyle..?
Bu sabah EŞimin çalışma günü. Bu demektir ki; dokuz gibi kalkıp kahvaltı hazırlanacak ki... On birde işte olması gereken Sevgiliyle kahvaltı keyfi yapabilelim. O çabuk çabuk bir duş yapıp tıraş olurken, ben evdekilerle elimden gelenin enn güzelini yaptım. Mis kokularla giyinip geldi ve ben çaylarımızı işte o zaman koydum. "Ellerine sağlık" demesi her zamanki gibi keyiflendirirken beni, içimdeki diğer kadın ha bre dürtüyor: Yumurta fazla pişti, sosisin sosu bir garip, krepler fazla mı yanık, içleri mi pişmemiş? Öyle mutluyum ki onunla yeni bir sabaha kucak kucak uyanmış olmaktan... Kovalıyorum içimdeki dırdırcı kadını, anın tadını çıkarıyorum. Son çaylarımızla sigaralarımızı içerken balkonda, "Gitmem lazım" diyor. "Hadi üşenme de giyin, beni sen bırak. Araba sende olur; hem dolanırsın biraz, hem de işini gücünü halledersin hafta içi yapamadığın." Giderken arabayı O kullanıyor, şirketin önünde kocamaaaan öpüp sevdiğim adamı, geçiyorum direksiyona. Harika bir müzik, bir sigara, camdan içimi uçuşturan bir rüzgar... Çılgın bir ruh hali, deli bir mutluluk...Derken bir türlü öğrenemediğim Batıkent yollarında kaybolup, bulduğum büfeye yol sorma rutini... Ne yapsam... Ne yapsam??? Kadınlar ne yapar??? Alışveriş! Biraz ona kıyafet biraz bana, küçük oğlana oyuncak, büyüğünü çoğu zaman es geçen (kendi almayı tercih ediyor bahanesine sığınarak biraz da? ), biraz yiyecek... Akşama güzel bir şeyler hazırlamalı, gelince yine keyif yapalım diye. Elimde torbalarla eve girince ilk işim radyoyu açmak oluyor. Evde müzik olmalı! Güzel ve özel şeyler pişir... dikten sonra saatin Sevgili'yi almaya kırkbeş dakika kaldığını görerek.... Acil bir duş, giyinme ve evden telaşla çıkıp Onunla buluşma anı... Gerisi BİZ' e ÖZEL ;)
Bu sabah yeni aldığım kararın ilk uygulama günü. Bu demektir ki; yalnız uyandığım huzur dolu evimde, salon masasında ilk defa bir şeyler yenecek, kahvaltı yapılacak. Öğretmen arkadaşım, yardımcı olmaya çalıştığımız çocuklarımızdan biriyle kahvaltıya gelmeden önce ben, bir telaş kalkıp, evdekilerle elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım. Salon masam şereflendi üzerindeki örtü ve yiyeceklerle... Hep birlikte ( Andaç! Kulakların çınlasın :))) Billikte! En güzel telaffuz ettiğin laflardan biridir :) ) güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra... Çocuğumuzu televizyondan koparıp eve gitmeye ikna zor oldu... Tıpkı, artık masaya gelmezsen kapatacağım o televizyonu gibi... Allahtan bitti de çizgi film, kuzucum kalkıp tıpış tıpış koyuldu yola..
Bu bir ZAMAN KAYMASI!!!
Yaşamak istediğim iki hayat var! İçimde de iki kadın!
Biri Lale; sağlam duruşlu, müdanaasız, herkesi silebilecek, algıları çok açık, öfkesini delice kusabilecek, yeri geldiğinde kimseyi iplemeyecek ve yine yeni yeniden doğup yürüyecek, koşacak... Haksızlığa asla tahammül etmeyecek, kendini aptal yerine koydurmayacak, başkalarının onu acıtıp duran hayatlarını yaşamayacak... Adını postacılar koymuştu zaten... Uçuş uçuş... GEZGİN....
Biri Zeynep; naif, çok kırılgan, öyle böyle terbiye edilmemiş HAYAT tarafından, çok donanımlı, çok algısı açık ,çok anne, çok öğretmen, çok araştıran, bilmediklerini öğrenmeye ha bre aç, ÇOK ÇOK... Hanımefendi Zeynep! Etrafındakilere nezaketen gıkını çıkarmayacak, susacak, kırk boğum yutacak... Tüm haksızlıklara!!! Tüm bayağılıklara susacak...Adını doğduğu hastaneden almıştı zaten... Sabit... DURDUĞU YERDEN GİDEMEYEN...
Bu bir ZAMAN KAYMASI!!!
Korkarım ki... Benim adım LALE!!! Yıllardır bu böyle..?
Kaydol:
Yorumlar (Atom)