Hayat ne tuhaf !
Biri giriyor hayatına, baktın ki, kaşı gözü, huyu suyu, hayatta duruşu aklına yatıyor; yeni bir yaşama sevincin oluyor, uyanma amacın oluyor, bir sonraki günü hevesle beklemen için vesile oluyor. Midende sevinçle her yere götürdüğün rengarenk kıpırdak kelebeklerin oluyor. Beynin vızır vızır çalışmaya başlıyor. Durmaksızın senaryolar üreten, hayali bir fabrika gibi. Tütüyor bacası gece gündüz, dumanı sarhoş ediyor seni; her an çakırkeyif dolanıyorsun ortalarda . . . En abuk subuk işler bile anlamlanıyor, zul gelmiyor;en basiti evi temizlemek keyif veriyor onun gözünden bakıyorsun şöyle bir geri durup işin bitince. Ya da, normalde içine fenalıklar geçirten berber dükkanı gözüne hoş geliyor. Aynada kendi gözlerin bakmıyor sana, onun gözüyle bakıyorsun hep kendine , "Beğenir mi acaba?" diye. Tenin bir başka ışıldıyor, gözlerin bir başka parlıyor. Öyle bir ışık saçıyorsun ki etrafa, en kör ruhlar bile görmeden geçemiyor. Hazırlanmak en keyifli zaman oluyor, içinde hep neşeli müzikler, mutlu çocuklar şarkılar söylüyor. Sonu gelmez bir telaş oluyor ruhunun derinliklerinde, boğazının ortasında nabız gibi atan. Hep bir heyecan hep bir heyecan. "Dokunmak" daha bir anlamlanıyor, hele ki bir de teni uydusa eline yüzüne, değmesin kimse keyfine. Hatırlayamıyorsun daha önce başını nereye koyduğunu; sanki hep onun omzunda, onun göğsünde yaşamışsın gibi hayatını. Zaman yetmiyor sevmeye, bitmesin diye dualar edip, hep dahasını istiyor doyamıyorsun. Dertlerini dert ediniyor, hüzünlerini o bilmeden birer birer okşuyorsun; acımasın canı diye, solmasın gözündeki ışık diye. Ne kar, ne yağmur, ne rüzgar kaçırabiliyor tadını, çünkü içindeki güneş sürekli ısıtıyor her anını.
Hayat ne tuhaf !
Biri giriyor hayatına, baktın ki, kaşı gözü, huyu suyu, hayatta duruşu aklına yatıyor; yeni bir yaşama sevincin oluyor, uyanma amacın oluyor, bir sonraki günü hevesle beklemen için vesile oluyor. Midende sevinçle her yere götürdüğün rengarenk kıpırdak kelebeklerin oluyor. Beynin vızır vızır çalışmaya başlıyor. Durmaksızın senaryolar üreten, hayali bir fabrika gibi. Tütüyor bacası gece gündüz, dumanı sarhoş ediyor seni; her an çakırkeyif dolanıyorsun ortalarda . . . En abuk subuk işler bile anlamlanıyor, zul gelmiyor;en basiti evi temizlemek keyif veriyor onun gözünden bakıyorsun şöyle bir geri durup işin bitince. Ya da, normalde içine fenalıklar geçirten berber dükkanı gözüne hoş geliyor. Aynada kendi gözlerin bakmıyor sana, onun gözüyle bakıyorsun hep kendine , "Beğenir mi acaba?" diye. Tenin bir başka ışıldıyor, gözlerin bir başka parlıyor. Öyle bir ışık saçıyorsun ki etrafa, en kör ruhlar bile görmeden geçemiyor. Hazırlanmak en keyifli zaman oluyor, içinde hep neşeli müzikler, mutlu çocuklar şarkılar söylüyor. Sonu gelmez bir telaş oluyor ruhunun derinliklerinde, boğazının ortasında nabız gibi atan. Hep bir heyecan hep bir heyecan. "Dokunmak" daha bir anlamlanıyor, hele ki bir de teni uydusa eline yüzüne, değmesin kimse keyfine. Hatırlayamıyorsun daha önce başını nereye koyduğunu; sanki hep onun omzunda, onun göğsünde yaşamışsın gibi hayatını. Zaman yetmiyor sevmeye, bitmesin diye dualar edip, hep dahasını istiyor doyamıyorsun. Dertlerini dert ediniyor, hüzünlerini o bilmeden birer birer okşuyorsun; acımasın canı diye, solmasın gözündeki ışık diye. Ne kar, ne yağmur, ne rüzgar kaçırabiliyor tadını, çünkü içindeki güneş sürekli ısıtıyor her anını.
Hayat ne tuhaf !
Gün geliyor, olmayacağı günleri hayal etmekten bile korktuğun, geçip gidiyor yaşamından. Ya vadesi doluyor, ya da hayatındaki görevini tamamlayıp, artık seninle ortak olmayan yoluna gidiyor, kendi yoluna. Kimi zaman kahrolacak oluyorsun. Kimi zaman susmalarını bile özlüyorsun. Kimi zaman yaralarınla aklını bozuyorsun; kabuklarını inatla kaldırmaya çabalıyorsun, çoğu kalkmıyor, iyileşmeye başladıklarını fark etmeyişine şaşırıyorsun. Söylenmeye başlıyor içindeki geveze; " Değdi mi acaba?" diyor. Susmuyor . . ." Özenli davranmak, kırk kere yutkunmak, kendin gibi olmak neye yaradı? Kaşına gözüne, eline yüzüne bakmaya bile kıyamamak neyine yaradı? Elinde ne var tebessümlerden başka? Sen! Salaksın . . . " Derken, her notası o olan şarkılar anlamsızlaşıyor. Bir şiir gibi, dua gibi huşu içinde tekrar tekrar söyleyip durduğun adını ağzına alamaz oluyorsun, yakıştıramıyorsun kurduğun cümlelere. " İçinden "o" geçmezse, nasıl olacak diye daraldığın günler, kendi yolunu bulup akmaya başlıyor . . .
Hayat ne tuhaf !
Dağıtmana izin vermiyor. Seni bırakmıyor. Senden vazgeçmiyor. Zorla içine nefesler sokuşturuyor, gözüne güzel manzaralar . . . Sana ha bre resimler gösteriyor : Birinde " en sevdiğin, sana gülümsüyor " Diğerinde, yok diye şaşaladığın eğri duruyor eğreti duruyor. İşte bu yüzden yüzüne bakmıyorsun, " Ya senin sevdiğinden başka türlü bakarsa ?" diye . . . " Ya içim almazsa?" diye . . . Önüne bakıyorsun, "aklımda en güzel haliyle kalsın" diye . . . Sevgiyle . . .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Eğer, yorumlarınız kalbinize iyi geliyor ve kendinizi mutlu hissettiriyorsa... Gerekli ve değerli olduğunu düşündürüyorsa size; Sevgiyle paylaşalım...