11 Temmuz 2013 Perşembe

SEN OL !

Sen bir gül ,
Bahar gelir , çiçekler açar ruhumda !
Sen bir mutlu ol ,
Neşeli şarkılar dans eder kulaklarımda .
Sen bir bak bana ,
Gözümün bebeğinde kuşlar uçuşur .


Sen bir elimi tut ,
İnanırım kanatlarımızın bizi her yere taşıyacağına .
Sen umut ettikçe ,
Benim kalbimde yeşerir kocaman ormanlar.
Sen inandıkça ,
Bana aşılabilir tüm dağlar . . .


Sen OL !
Bana bir şey olmaz ,
Artık ölmem ben . . .

9 Temmuz 2013 Salı

GÜNAYDIN


 Bir "Günaydın " ı olmalı insanın yüreğinde . Ya da " Günaydın " diyecek yüreği . . .

" Günaydın "ı olan insanlar istiyorum hayatımda . Bir " Günaydın"" ı esirgeyecek kırıkları , öfkeleri , çekinceleri olanlarda oluşumu sorgulamayı sevmiyorum . Altı üstü bir selamlama , topu topu sekiz harf , ne var bunda bu kadar takılıp da üstüne yazılar yazacak diyorsan sevgili okuyucu , yanlış yerdesin . Bu yazıyı okumayı şimdiden bırak , bırak gitsin . . .

Bunun basit bir temenni sözcüğü olduğunu düşünen insanlar yüzünden bu kadar sıradanlaşıp  , anlamını yitiriyor kiminin aklında  kiminin dilinde , gereksizleşiyor . . .  Bu kimileri , yeni gelen günün kutsallığını fark etmiyor . Karanlık bir gecenin ardından ışığı tekrar görebilme şansına ulaşabilmiş olmanın o özel  , o eşsiz değerini . . . Yeni bir güne gözlerini açabilme şansına , en değerlilerinin yanında olabilme , onların nefeslerini seslerini bir gün daha duyabilme şansı olamayacak olanlardan olmadığının ayırdına varamıyor . Demiyor : " Bu gün ben ! Binlerce insandan daha şanslıyım ! Sabaha uyanamamış , bir daha yattığı yerden doğrulamayacak , sevdikleriyle bir daha konuşma , onlara bir daha sarılma şansı olamayacak binlece insandan . . .  Silkinip doğrulamayacak , serin suyla yüzünü yıkayıp da " yaşıyor " olduğunu fark edemeyecek, evden çıkıp hayatın koşusuna eşlik edemeyecek insanlardan . . . "

Derin bir sözcük bu ! " İyi geceler " ya da " Tatlı rüyalar " dan daha derin , daha anlamlı. Onlar sonken , "Günaydın " bir başlangıç , hep yeni hep taze . Umut dolu , dibine kadar , her bir tınısında " yaşam " dolu . Kimse bilmek zorunda mı bunları , herkes bu kadar derin düşünmek , yaşamak zorunda mı ? Tabii ki değil . Ama ne dedim ? " Bilmeyen , hissetmeyen , yaşamayan insanlarda oluşumu sorgularım ben . İki beden dar gelen bir pantalon nasıl sıkarsa bedenimi , böyle insanlarla aynı havayı ortak bir hayatı paylaşmak da sıkıyor ruhumu . " Oysa ki , can - ı gönülden söylenmiş bir " Günaydın " içimde kuşlar havalandırıyor , yaşama sevincimi körüklüyor , ittiriyor arkamdan " Hadi yürü ! Hayat geçiyor , yakala ! " der gibi . . . Sebebim olduğunu hissediyorum şu bazen kırıkları canıma batan hayatla oyun oynayabilmek için . . .

Dilerim sevgili okuyucu , dilerim  ki ; her ne olursa olsun , hayatında hep sana yürekten bir "Günaydın " diyecek insanların olsun . . . Unutma ! Bir "Günaydın " ı olmalı insanın yüreğinde . Ya da " Günaydın " diyecek yüreği . . .

8 Temmuz 2013 Pazartesi

GELİŞİNE . . .

Yazma zamanıdır şimdi . . . Yazmak gerek . Zira nereden başlayıp , nasıl devam edeceğimi bilmiyorum bu ara . . . Hadi mektup yazayım babama , ablama, sana  , ona ya da oğluma , kalsın diye yarına . Okuyan bulsun kime yazıldığını , belki kendinedir , belki başkasına kim bilir ?

Özledim seni ;
Mektuplar " merhaba " ile başlar kuralını delmesem . . .  " Ben", ben olmazdım değil mi ? Bunu sen de biliyorsun , ben de . Öyleyse kandırmak birbirimizi niye ? Ben kaldığım yerden devam edeyim ;

Özledim seni ;
Sen buralarda yokken , ben kimi zaman korkak , kimi zaman deli neşeli ( bence beni en net tanımlayacağın gibi ), kimi zaman mutlu , kimi zaman senin bildiğin ben gibi " ayağını sağlam basan " , kimi zaman yorgundum . . . Ne o ? Şaşırdın ? ? ? Yakıştıramadın mı bana yorulmayı ? Sen buralardan gideli beri yoruluyorum ara sıra ben . Yakıştırıyor muyum kendime , ya da sen yakıştırıyor musun bana çok da umurumda değil. Yaşayan bir şey bu , yaşayan ben . . . Sen yokken !

Sen buralardan gideli , hayat çalkalanıp duruyor . Ben yine yemek yiyemiyorum , yine çok sigara içiyorum . Bilirim kızarsın şu sigara  işine konu bana gelince , her ne kadar kendin de içiyor olmuş olsan da . . . Dedim ya ! Çalkalanıyor hayat ; zaman zaman midemi heyecandan ağzıma getiriyor , kimi zaman bulantıdan . 

Ben tutunmaya çalışıyorum yokluğunda  hayata , en çok da bana . Buralar karışıktı biliyorsun söylemiştim ya da sen içindeydin, iyi kötü en hararetli anlarını atlattık . Sonra bir takım eşi dostu ayıkladık , koyduk bazılarını sağ ' a ,bazılarını sol  ' a . Ben mi ? Merak etme . Hala aynıyım , sadece " insan olandan " yana . Rengim mi belli değil ? E , sen bilmiyor musun benim " rengarenk " olduğumu ? Kalbim sadece ! Sadece " serin kalabildiği sürece " , bedenimin de canla başla orada olacağını ? 

Sen burada yokken , ben de bazen kendimde yoktum . Zaman zaman izin verdim kendime , duvarlarımın dışına çıkabilip de soluk alabilmek için . Zaman zaman telaşla aradım değerlerimi , duvarlarımı daha da yükseltip de arkasında oturabilmek  için . Sonuç mu ? Keyifliyim ! Benden bahsediyoruz. Her gelen yeni sabaha şükreden ben , döne döne "kendini arayan " ben . . . Keyifliyim . Sen de rahat ol , huzurlu ol !

Çok mu yuvarlak yazdım ? E , be canım benim ! Yuvarlak olmayan ne var söylesene bana . . . ? 





6 Temmuz 2013 Cumartesi

KADINLAR

" Sen bana gitmek için gelmiştin ! " derdi eski ben . . . Şimdi ben " Geldiysen hayatıma  , vardır bir sebebi . . . " diyorum . Yok yere karşılaşmazdık biz .

" Kalsan . . ? " derdi eski ben . . . Şimdi ben " Kapı orada ! " diyorum . Seçim senin .

" Uyusak ! " derdi eski ben . . . Şimdi ben ; dilek kipleri yerine , emir kipleri kullanıyorum . Hangisini seçersen .

"  Korkuyorum ! " demek ister de , gebersem söylemezdim ben . Şimdi yırtıyorum kendimi " Bazen çokk korkuyorum ben ! "

" Herkes yürekli olamaz kızım ! Anla ! " derdi eski ben . . .   Şimdiki ben almıyor içine yüreksizleri , kaçak tepişenleri , çıkarları için direnenleri . . .

O zamanki benle , şimdiki ben arsında çok yol yüründü . Çok şeyler göze alındı , güvenli bir çok limandan vazgeçildi .  Bir başına olmanın " muhteşemliği " ve " öğreticiliği " deneyimlenip benimsendi . . .  

Ve ne oldu biliyor musun?

Çamurdan çiçekler yaptı,  yarattı birisi. . .  Olmaz'dan bir anne ,  bir kadın yarattı . . . Yaratılan her şeyi seven. . . . Evine giren sineğe kıyamayan . . . Her varlığa , yaratılmış oluşundan dolayı saygı duyan . . . Her şeyi seven . . .  Bu günlerde zaman zaman ürken . . .  Ama asla " Boyun eğmeyecek " , " Taviz vermeyecek " , " Eğilmeyecek " olan . . .
 Laleler ,papatyalar , tüm anneler , diğer kadınlar  gibi . . .

Kim mi ?

İÇİMDEKİ KADINLAR . 
İÇİMDEKİ KADINLAR . . ! 
ONLARCASI . . . 






4 Temmuz 2013 Perşembe

Yürek

İş yüreğe bakıyor arkadaşım , kıblesi orası ; Yürek . . !

Ana olmak da , dost olmak da , öğretmen ya da doktor olmak da hep aynı yerde kilitleniyor ; Yüreği olmakta  ! Birileri " mış " gibi yapıyor . Ve inan , bu durum bu değerlere gerçekten sahip olanlarda en ufak bir etki yapmıyor , olumlu olumsuz . Vız gelip tırıs gidiyor ; Kişi kendini biliyor . . !

Biliyor aslında herkes kendini . . . "Yürekli " olmanın anlamını , ta içinde hissedeli yüzyıllar olmuş . Atalarından kalmış bu miras olarak . Yok eğer böyle bir duygun yoksa . . . Hayata saldırmak , direnmek gibi , dayanmak gibi . . . Bu demektir ki... Sen kaypak , yüreksiz ve yavşaksın . . . Genlerinden gelmiş bu sana . . . Ki bu , daha da derin  daha da acıtıcı bir durum . Allah aklını korusun !

" Ne bu öfken ? Neyin hırsı bu ? " diyebilirsin canın acıdıysa . . ? Cevap verir , " Artık yürekli , cesur ve dürüst ol ! " derim . Ömür geçiyor güzelim . . .Yapmak istemediklerine itiraz etmeyi becerebilecek , ama yapmak istediklerini de yüreğine sokuşturup üstüne yatmak yerine seni ittirecek yüreği büyüt ! " derim . " Ben kanaya kanaya becerdim , sen de yapabilirsin . Az bir yürek , az bir gayret . . . Hadi bi sık da. . . . Sen de dene . " derim .  " Kimseyi oyalamıyor , ertelemiyorum artık , gönlüm istediğince yaşıyorum . " deyip , kapı arkalarına saklanmanın komikliğini gör be zavallı derim . . . 

Ben " Ooooo . . ! " Öyle çok şey derim ki . . . Malum ; kalem sağlam , yürek sağlam . . . 

" Öylesine yazdım , ne var ? " derim . . . En ufak bir huzursuzluk da duymadan , döner arkamı  gider, yatarım yatağıma , Şükrederim . . .



2 Temmuz 2013 Salı

AKLINDA OLSUN . . !



Yine bir yalnızlık sabahında , gidişinin buruk hüznüyle yalpalıyor yüreğim . 
Neyse ki , bu gitmelere ya alışıyor , ya da bir türlü dayanıyor ne bileyim . . ? 

Sayılı gün çabuk geçer diye kandırırken içine öküz çöreklenmiş kalbimi
Avuntum ; dönülecek bir yere gitmiş olman , sağlıklı , güçlü , aklı başında .

Haydi bakalım , bu kadar hüzün yeter !
Yolun açık , şansın bol olsun !

Olur da burulursan bir şeylere , kalbimin tam seninkinin olduğu yerde attığı
AKLINDA OLSUN . . !


30 Haziran 2013 Pazar

BİZİM YETİŞTİRDİĞİMİZ ÇOCUKLAR . . .

Bizim yetiştirdiğimiz çocuklar, her gün yıkandıkları için kokmazlar. Yere tükürmez ve sümkürmez. Yol kenarlarında kurban kesmez, mangal yaptıkları sahilleri çöplüğe çevirmezler. Yaşadıkları yeri temiz ister ve temiz bırakırlar. Ateşli silah bilmez, sopa, zincir ve döner bıçağı taşımazlar. Kendilerine saldırılmadığı sürece ona buna saldırmaz, kimsenin malına ve canına kast etmezler. İnançlara da saygılıdırlar, tapınaklara da... Ne vandaldırlar ne de talancı... Zaten yalancı da değildirler.
Onları hiç olmadıkları, asla yapmadıkları iğrençliklerle suçlayan yalancı ve düzeysiz zihniyetin bizim çocuklarımızı, bizzat içinde büyüdüğü ve çevresinde görmeye alıştığı güruh gibi sandığını, daha da kötüsü, bizzat kendisini aldatmaya çalıştığını düşünüyorum.
***
Dövülmeden, ezilmeden, sevilerek, sayılarak büyütüldükleri için öz güvenle dolu bu çocuklar; şakanın ve eleştirinin yasak olmadığı ortamlarda yetiştikleri için özgür, hayvanları insanlar kadar seve bildikleri için cömert, doğa tüm canlılara gerektiği için çevreci oldular.
Özgür düşünebildiği için keskin zekâları, çağın teknolojik ve bilimsel eğitim olanaklarıyla birleşince evrensel düzeyde tartışabilen, dolayısıyla fikirsel anlamda en gelişmiş gençlik kuşağını oluşturdular.
Taksim Gezi’den önce tüm yurda, ardından Brezilya’ya yayılan ve kalıbımı basarım başka ülkelere de taşacak olan gösteriler, işte bu evrensel kuşağın eskimiş düzene, talana dayalı politikalara ve bencil, yolsuz, çıkarcı politikacılara, kısaca çürümüşlüğe, kokuşmuşluğa isyanıdır.
Türkiye özelinde, yaşadığı ortamdan başlayıp bireysel tercihlerine, özgürlüklerine, laik rejime sahip çıkmayı amaçlayan gençlerimizi, önce dehşet verici bir şiddetle şiddete karşılık vermeye itip ardından Ot’tu Por’du diye düzmece komplolar, yetmedi darbecilikle suçlamak, “asıl” komplonun ta kendisidir.
***
Asıl komplo, Başbakan’ın Tunus dönüşünden itibaren, sanki seçim kampanyasındaymış gibi AKP otobüsünün üstünden, tüm ulusu değil, sadece AKP’lileri muhatap alarak özellikle yaptığı “biz” ve “onlar” ayrımıyla başlatılmıştır. Asıl komplonun amacı, kaçınılmaz bir ekonomik çöküntüyü, Taksim Gezi çıkışlı gösterilerin ve göstericilerin üstüne yıkmaktır!

____________________________________
Mine G. Kırıkkanat - Cumhuriyet, 23.06.2013 —

24 Haziran 2013 Pazartesi

Geceler olmasa korkmayacak yüreğim
Şu nefessizlik de boğmayacak beni . . .
Sen olmasan ben daha sağlam basacağım
Daha pervasız , daha gözükara
" BEN " gibi ,
Kendim gibi olacağım .
Adımımı atarken ,
İki kelam ederken ,
Çiziktirirken ,
İki kere düşünmek yerine
Bodoslama dalacağım hayata !
Ah ! Sen olmasan . . .
Anlamı olmaz ki tüm bunların !
Kırılır ruhumun kanatları ,
İşte o zaman olmasın diye yakardığım geceler
Bir daha varmaz ki sabahlara .
SENİ SEVİYORUM . . .
Sen yeter ki OL !
Ben razıyım inatla gelen gecelere ,
Geçmeyen saniyelere .
Kırk boğum yutkunup ,
Bin yerine bir söylemeye .
Önümü görmeden ilerlemeye ,
Bir yerine iki kişilik düşünmeye . . .
Sen yeter ki OL!
Bir de kuzum , Allah 'a emanet ol ! ! !


19 Haziran 2013 Çarşamba

NASIL ?

Ben nasıl derim ki sana " Otur " ?
Ben nasıl derim ki sana " Dur " ?
Ben nasıl gururlanmam ?
Ben nasıl korkmam ?
Ben nasıl . . ?
Gururla , onurla ,
İnandıkların uğruna
Yarınların adına !
Sadece minicik canınla ,
Mirasın kocaman ruhunla .
Damarlarında dolaşan ,
Boyun eğmez asil kanınla . . .
Ben nasıl demem sana
#dirençocuk ? ? ?




16 Haziran 2013 Pazar

Kırık kalem . . .

Kalemim tutuldu ,
Nutkumdan hemen sonra . . .
Yüreğim katıldı
Elim yazamaz oldu . . .
Nefes almak nafile çaba bugünlerde .
Bir korku göğsümde
Bir çırpınış kalbimde sürekli . . .
Derin uykulara veda edeli çok oldu . . .
Önünü göremeyen ,
Yarınını bilemeyen bir ulusun ferdi olarak
Çocuklar için korkuyorum . . .
Lanet olsun ! diyorum . . .
Allah'a emanet olun !

12 Haziran 2013 Çarşamba

Biliyor musun ?

Biliyor musun, sen yokken neler oldu buralarda ? Tam da baharın , büyük emeklerle  mücadelelerle rayına oturtulmuş bir hayatın keyfini sürecekken . . . Karıştı hayat , karıştı kafam , bulandı huzurum uykusuz gecelere .

Dilim yettiğince anlatmaya çalışayım :

Önceleri " Can " , deli yaşına verdiğim bir takım sıkıntılar yükledi omzuma , inatla durdum ayakta , her anında yanıbaşında . E hani ana olduğun zaman tek kişilik yaşamıyorsun artık ya !

Sonra her köşesine bir umut sakladığım yuvamla ilgili sorunlar doluştu hayatıma. Belli etmemek için çok çabalayıp da becerdiğim başka hemen hiçbirşey olmamıştı hayatımda. ( Bilirsin beni , yüreğim atar boğazımda , konuşmadan söylemeden solarım ya :) ) Sonunda mı ? Sonuna gelemedik daha, ama söyledim ya geçen oğlana , içim rahatladı . Bu arada kudurdu memleketin tepesindekiler . Gerçi onlar hep aynı çizgidelerdi de , halkın sabrı taştı . Derin bir uykudan uyanan insanlar ellerinden geldiğince seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Millet çığ gibi yuvarlana yuvarlana , vurula yaralana sokaklarda .. .  Çoluk çocuk düştük ortalığa , elimizde bayraklar ağzımızda marşlar, dua ediyoruz diğerimiz sağ salim eve dönsün diye . "Ara ! " diyoruz eve varınca " Unutma !  " Oğlandan bahsediyordum ; bu tantanalar olunca buralarda dedimki kendime : " Kızım ! ! ! Beş tane Dolmabahçe Sarayın olsaydı , ya da 120 odalı bir evin olsaydı ? Ve dönmeseydi en değerlin yuvasına ? Var mıydı bir anlamı hanların hamamların ? " İşte tam da o gece " dank " etti kafama . Ev , bark hikaye . . . İçine sevgini , huzurunu koyabileceğin sevdiğinin yanında olduğu her yer sana yuva . Zaten ortalık karmakarışık , çok da  umurumda mı acaba ?

Bir de  kırk yaşımda Beşiktaşlı oldum. Gerçi bilirsin takım tutmak çok  anlamlı değil benim için, maç da seyretmeyi de sevmem . Milli maçlar başka ama . . .  Yüreğim " Çarşı " diye sağlam duruşlu , gözükara bir grupta , işte onlar da Beşiktaş'ta . Bu işler yeni yeni başlangıçlar yaptırıyor bana . Hem içimde , hem dışımda . . . Keramet bence tüm o yürekli insanlar gibi ilk adımı atmakta . . .

Diyeceğim o ki , İnan bana isyan etmedim ! "Yeter ! Bunlar reva mı  ? " demedim. Hep " Verdiyse vardır bir sebebi " dedim.  " Allah biliyor içimizi , kötüye  kötülüğe savurmaz , vardır açacağı yeni bir kapı bu kapattıklarının ardında . . ." diye diye  kimselere yakınmadan dudağımın tuzunu emip oturuyorum . Zerre kadar pişman mıyım düşündüklerimden , hissettiklerimden ve yaptıklarımdan ? " Hayır , asla ! " Geriye dönüp baktığımda , arkasında yüce dağlar gibi durduğum her bir anımı yeniden yaşamaya varım .  Ama bazen bir korku yokluyor içimi , daralıyorum gibi . . . Yanağımı yalayan rüzgar gibi , yüreğimden şöyle bir geçiyor . . .  Hemen toparlıyorum kendimi , ya sarılıyorum kağıda kaleme ,  ya kaldırıp başımı gökyüzüne konuşuyorum da, konuşuyorum . Her ne kadar bir türlü korusam da dengemi  , düşünmeden edemiyorum paylaşabilseydim seninle yaşadıklarımı , daha mı kolay olurdu acaba . . ?

Biraz uzun mu oldu yazdıklarım ? Olsun ! Uzun zaman olmuş anlatmamışım beni ne bana , ne de sana . . .

10 Haziran 2013 Pazartesi

. . .

29 Mayıs 2013 Çarşamba

Paylaşmak

Paylaştıkça çoğalacak ,
Paylaştıkça büyüyeceğiz .
Kimi ;
Acılarımızı dertlerimizi azaltıp
Zehrimizi alacak . . .
Kimi ;
Sevinçlerimizi , umutlarımızı çoğaltıp
Hayatımızı daha da anlamlandıracak . . .

26 Mayıs 2013 Pazar

ÖYLE

Öyle bir dilek tut ki ,
Gerçekleştiğinde sen bile şaşırasın .
Öyle büyük oyna ki oyununu ,
İçinde hiç , " ama " lar olmasın .
Öyle içten gül ki ,
Gören , dönüp bir daha baksın .
Öyle kocaman yaşa ki hayatı ,
Kimse seni unutamasın . . .



23 Mayıs 2013 Perşembe

. . ?

En nihayeti ne olabilirdi ki . . ?
Şaşardı ruhumuzun pusulası . . .
Varsın şaşsaydı .
Kimle şaşmayacak zaten ?
Söylesene
Kiminle garantisi var
Tükenmeyeceğinin . . ?

15 Mayıs 2013 Çarşamba

HER ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ DEĞİLDİR

Bu akşam eve dönerken , bir anda zınk ! diye durdum . Ve ne farkettim ? Herkes gibi olduğunu . Olması gerektiği gibi , yeknesak , albenisiz . Sadece ,  herkes gibi . . . Hayretler içinde bekledim bir yerlerimin acımasını . Acımayışına şaşırmayışıma şaşırdım . "Vay be kızım ! " dedim . " İşte şimdi anladın değil mi ? Her şey göründüğü gibi değildir ! " Acilen başımı çoktaan kararmış gökyüzüne kaldırdım , bir yandan şükredip bir yandan teşekkür ettim . Yüreğimin hafifliğine . . . Yerine oturan taşlarımın dinginliğine . . . Ve öğrendiklerime . . . Öğrendiğimi farketmeden öğrendiklerime . Ve bir anda nereden geldiyse aklıma , yılanlar geldi . "  Acaba onlar deri değiştirirken canları acıyor mu ? " diye .Ve doğum yapan kadınlar . . .  Ve kopunca yerine yenisi çıkarken kollarının acıyıp acımadığını düşündüm ahtapotların ya da kertenkelelerin kuyruklarının . . . Ve , ve . . . Geldi de , geldi . . .  Sonra yolun ortasında öyle durduğumu farkettim . Sokaklarda kimse yoktu görecek , zaten de olsaydı bile , kimin umurundaydı ? Gülümserdim kocaman onlara da , iyi akşamlar dileyip giderdim yoluma . On üç buçuk saatlik iş günümün sonunda olması gereken yorgunluk yoktu . Dün de yoktu , önceki günde . . .  " Hah ! " dedim " Kızım , işte bööle ! " Yürümeye başladım bir huzur , bir heves . . . Olacak şey değil ama oluyor işte . . .
Bu sefer aklıma defalarca açıp açıp okuduğum , kitabım geldi . İçimde sesler, bir  yürüyorum bir duruyorum .  Canım ne durmak istiyor , ne de  " Bu duyguyu kaybedersem ya ? " diye yürümek . Aklımda ,   " Her şey göründüğü gibi değildir . . . . . . Daha yüksek bir düzeye çıkabilmen için , bir mücadele döneminden geçmen gerekir . Bu , senin değişebilmen için , hepimizin senden uzak durmamız gereken bir zamandır . Bu zaman esnasında senin için hiçbir şey yapamayız ; çünkü işin doğrusu , bizim enerjimizin müdahalesi , geçmen gereken süreci bozacaktır . Sen ruhen bunu aşacak kadar güçlendirildin . Sen ailenin kaybını hissetin . Yalnız kalmak zorunda olduğun o kısa süre içinde terkedilmişlik ve boşluk duygularını hissettin . Seni merkezde tutan tek şey sevgiydi . Sen çözümü karanlığın içinde kendi başına buldun . . . . . . Olağandışı  bir şey duyamasan da , göremesen de , orada bir şey olduğunu hissediyordun . Ruhunun derinliklerinde bir huzursuzluk vardı , bu benliğine yönelik bir tehlike ve uyarı hissiydi . . . . . . Her şey göründüğü gibi değildir . . . Hayat , senin yaşamındaki her şeyden , doğrudan kendinin sorumlu olduğunu öğreneceğin yerdir . . . . . Üzüntü , elem , keder , hüzün , acı , kayıplar , sana yapılanlar , kaza ya da tesadüf diye nitelediklerin , ve evet hatta ölüm . . . Sen bunların olacağını biliyordun , bunu bu yolculuğa çıkmadan planlamıştın . . . Her şey göründüğü gibi değildir . . . Buraya gelmeden önce bazılarından  sana bu yolculuğunda yardımcı olmanı istemiştin . Hepsi görevlerini önceden planladığınız şekilde  yerine getirdiler ve yine önceden planladığınız şekilde görevleri tamamlanınca hayatından çıkıp gittiler , sevgiyle . . . . . " diye , diye devam eden , çok satırı beynime kazınmış kitabım .
Ya , ben bunu hep söylüyorum : Yolculuğumda bir şekilde bana eşlik etmeyi kabul etmiş , bana bir türlü değmiş olan , yolumu aydınlatan , gözümü açan , ruhumu büyüten ,  " HERKESİ " seviyorum , teşekkür ediyorum . SEVGİYLE KALIN . . .

11 Mayıs 2013 Cumartesi

" BEN GELDİM ANNE ! "

" Ben geldim anne ! " Bu lafı hiç söylememiş . . . Söylediyse de ,  maşallah fil hafızasına sahip beynimin bir yerlerinde bulamamış olan benim . . . Bilmediğim , tanımadığım bir anneye . . . Ve çok iyi tanıdığım , her sabah aynada günaydın ! diyerek yüzüme bakan anneye "Anneler Günü" yazısı yazasım tuttu . Yazı yazmak benim için nefes almak kadar olağan birşey ya . . . Başladım .  Devamı gelmiyor arkadaş . . ! Boğazıma bir yumru oturdu . . . Iıh ! Elim tutuldu , gözlerim yandı . . . Bir "anne" oluşum yanıp sönüyor beynimde , bir "annem" olmayışı . . . Bir oğlum uçuşuyor gözümün önünde, en değerlim . . . Bir silik, sönük hatıralarda " şimdiki ben gibi olan " bir kadın  adı anne olan . . . Kafam karıştıkça karıştı , günlerdir yazmaya çalıştığım yazıya , " Hadi bakalım . . ! " diyerek başladım . . . Hayırlısı . . .

Böyle zamanlarda bir şeyleri özlüyorum , bilmediğim bir şeyleri . . . Millet annesiyle programlar yapıyor pazar 'a ,  hediye alıyor anasına ; ben öyle bakıyorum puslu bir film seyreder gibi . İçim buruluyor gibi oluyor . . . Bir yandan da huzur buluyor , nazıyla uğraşacağım kimse yok diye . Yine bir ikili delilik içimde . . .  Biri kalk gidelim , biri gel oturalım diyen iki kişi . . .

Annemi çok da hatırlayamıyorum açıkçası . Bir kaç enstantane var hatrımda ona dair , onlar da bana kalsın izninizle . Zira çok da hatırlanası , okunası şeyler değil kendileri . Ruhumun içinde , yolunu bulmaya çalışan yarasalar gibi , kendi sesine gidiyor hepsi , bundan kimseyi ilgilendirmeyişleri . . .

Benim " anne " mevhumu ile alakam , okuma bayramlarında , müsamerelerde kucaklayan, içine sımsıkı kokumu çekip de saçımı düzelten bir annem olmayışıyla değil . Sabahları uykumdan uyandıran , kahvaltı hazırlayan , akşam üstü eve gelince " Sana bu gün şunu pişirdim." diyen . . . Zor günlerimde elimi tutan , ağladığımda gözümün yaşını silen , oğlum büyürken benim yerime ona bakan . . . Başım sıkıştığında " annem ne pişirdi bu akşam acaba, çok acıktım" ın karşılığı olan değil ! Benim için bunların çoğunu yapan , çocuk yüreğiyle bana analık yapan ablam . Hoyratça sevgisini kullandığım , çok kereler kırdığım ama varlığını hep sağ omzumda hissettiğim . Tarifi imkansız sevdiğim . . . Yokluğunu hayal bile edemediğim . . .

Benim "anne" mevhumu ile alakam , hayatımda " anne " figürü olmayışının getirdiği sertlik , hoyratlık  ve acımasızlığa son veren oğlumla belki de en çok . Çocukları sevmeyen ben ' im , çocukları keşfedişim . . . İnsan olana kıyamayışım . . . Ah almaktan , can yakmaktan korkuşum . . . O ' na bir zarar gelir , acısı O ' ndan çıkar diye ertelediğim , ötelediğim intikamlarım , sustuğum , yuttuğum , gömdüğüm acılarım . . . Olumlu tüm duygularım , bela kovalar gibi kaçtığım olumsuzluklarım . . . Her yeni güne , içinde " O" da var diye umutla başlayışım . . . Her akşam eve koşa koşa gelişim . . . Vazgeçmeyişim . . .

Teşekkür ederim ! Benim gibi bir çocuktan insan yaratana , ki bu ablam . . . Benim gibi bir kadından anne yaratana , ki bu oğlum . . .  Kötülüğe serpilmeyecek kadar sağlam bir " Ben "  yaratana , ki bu ben  . . . Beni yaratıp da , ruhuma bu "sevgi" yi koyana , adımı koyana , beni ben yapana , benden vazgeçmeyene , kapattığı her kapının ardından yenisini açana . . . 

SEVGİYLE , LALE  . . .



6 Mayıs 2013 Pazartesi

Sol Yanım ' a Mektup Yazdım . . .

" İyi değilim. " demene gerek yoktu , iyi olmadığını anlamam için . " Gel ! Seninle konuşmaya ihtiyacım var . " demene de gerek yoktu , bu güne dair planladığım şeyleri bırakıp da sana gelmem için . Sen ki , her zaman benim ruhuma " Ferah " lık vermiş , sen ki sarıldığımda eksik bir yerim tamamlanırmış gibi huzur bulduğum . . .

Saatlerdir aklımda son cümlen . . . Beynimin kıvrımlarına çarpıp yankılanan , oradan da kalbime yayılan . . . İçime tuhaf bir his getiren . . . Biraz gurur , hafif bir hüzün , içten bir tebessüm , çokça da umut .  Hayata dair , dostluğa dair , yarınlara dair . . .

" O çocukları hiç unutma ! " diyeceğim sana  . Ben unutmayacağım ! Neyimiz dar , neyimiz eksik diye masaya yatırıp , çözüm bulmaya oturmuşken . . .  Bacakları olmayan çocukları önümüzden geçirmesi . . . Ve de ne ironiktir ki , o çocukların can - ı gönülden gülümseyerek . . . Olmayan tek bacaklarının yerine koltuk değneklerini koyarak ,  bir yerlere yetişmek için hızlı hızlı neşeyle önümüzden geçmeleri . . .  " Tesadüf değildi ! "  Hani tesadüf diye bir şey yok ya bitanem hayatta ; o çocuklar , sağlıklarına şükredeceğimiz , muhteşem evlatlarımızı hatırlayarak sızlanmayı kesmemiz içindi. . .
Biliyor musun ? Sen kelimelerin arkasına saklanmak zorunda hissetmediğim nadir insanlardansın bitanem . Şuraya yazdığım herşeyi yüzüne de söylüyor olabilmek , söyleyebileceğimi bilmek kocaman bir duygu . Ötesini sorgulamadan , getirisini götürüsünü umursamadan . . . Olduğunca , olabildiğince , geldiğince . . .   " Neden söyleyebildiği şeyleri yazar ki insan ? " Yani söylemeye yüreği olmayanların işi değil mi kelimelerin ardına saklanmak ? Bu sefer öyle değil , seninle hiçbir zaman değil . Bilirim ,  şişenin içine tıkıp olabildiğince uzağa fırlattığım , sonra da unuttuklarımı buluşun az değil ! Satır aralarımı bir çırpıda okuman . . . Zor zamanlarımı hissedip de , bir şekilde yanımda olman . . .  Karanlık gecelerde ışık , dar zamanlarda umut olman . . . İşte tüm bunlardan dolayı , sana minik bir armağan vermek istedim , bu sefer suya yazmadan . . .

Uzun lafın kısası canım ; Sen ! İyi ki varsın ! Kim bilir ,  belki yaşamlar öncesinde planlamıştık birbirimizin ışığı , vicdanı , sağduyusu , sol yanı , diğer kanadı olmayı . . .   " Canım' a Can oldun kuzum . . .  " diyecek kadar Can' dan , sarılınca  ilk çekilen olmayacak kadar Ben' den . . .

4 Mayıs 2013 Cumartesi

Günaydın !

Günaydın Sevgili . . ! Ne günü mü aydı geceyarısını üç beş geçe ? Sadece bu sabah sana "Günaydın !" dıyemediğimi farkettim şu anda . Uyuyordun ben çıkarken . Kocaman uyuyordun , huzurlu , mışıl mışıl . . . Zoruma gitti sen uyurken kalkıp gitmek zorunda olmak. Çok zor oldu güzel kolunun üstünden başımı kaldırıp da , duşa sokmak . Zor geldi belimdeki elini alıp yavaşça yastığımın üstüne koymak . . .
Günlük koşturmacanın içinde farketmedim de , şimdi aklıma düştü sana söylemek istediklerimi ertelememem gerektiği . Yarın bize ne getirecek hiç birimiz bilemeyiz ki , değil mi . . ? Yazmak her zaman daha kolay da , söylemek hep kırk boğum ya . . . Sabah neden " Günaydın !" demek için uyandırmadın soruna , verilecek cevabım çok basit . İnsanlar uyandıkları zaman " Günaydın " derler , gelen günü kutlamak için , yeni bir güne uyanabilmelerini kutsamak için . Sana " Günaydın ! " diyemezdim ki bu sabah . Uyumadığım bir gecenin sabahını kutlayamayacağım için . . . Duymadın ama ben sessiz teşekkürler ettim ; gece boyu sen uyurken güzel yüzünün her bir kıvrımını defalarca inceleyebildiğim için , gözlerinin altına yanağının biraz üstüne düşen gölgelerin sahibi kirpiklerini seyredebildiğim için . . . Görebilen gözlerim için . . . Burnumu dayayıp boynuna , nefesim kesilene kadar içime çekebildiğim için . Bir daha , bir daha . . . Verdiği nefesler için  . . . Kulağımda dolaşan huzurlu , düzenli her soluğun için . Aldığın her nefes için . . . Uyandırma korkusuyla her uzaklaştığımda , oyuncağını arayan çocuk gibi kolunu uzatıp , sımsıkı sarıldığın için . . . Huzur içinde yattığım , geçmesin diye saydığım her dakika için . . .  Uyumadım ben dün gece . Tıpkı bu gece olduğu gibi . . . Teşekkür etmekle meşgulüm yine . Kapattığı her kapının ardında sakladığı mucizeler için . . . Ama yarın sabah sana bir çift lafım olacak " Günaydın Sevgili ! " ile başlayan . . .

30 Nisan 2013 Salı

Bizim Buralara Bahar Gelmiş . . !

Ruhuma bahar gelmiş, bahar . . !  Bizim buralara da gelmiş, balkonuma da gelmiş . . . Cıvıldayan kuşlar susmuyor hiç . Aklımı başımdan alan , içime neşe dolduran ezelden beri kan bağımız olan leylaklar tüm albenileriyle gözüme gözüme giriyor . Kıyamıyorum koparmaya ama balkonumda leylağım olduğu günler başka bir hayatta kaldığından , bir tek dal koparıyorum her gün ,  acilen eve yetiştirip suya koyacağım . Çiçekle böcekle, arıyla kelebekle bozuk aklım . . . Bahar zamanı rengi bir değişik olan , daha berrak, daha mavi gökyüzünde ha bre gözüm . Bir sırıtma yapışmış ki içime , gitmiyor .  . .  Akşamların hüzün çağrıştırdığı  kış loşluğu geçmiş gitmiş . . . İyi de olmuş , sevmiyorum boz bulanık havaları ve ruhları buna uyumlanan flu insanları . Baharı kaçırmayıp da her anını yaşama telaşımdan , balkonda oturuyorum her fırsatta . Bazen  çalınan kapı zilini duymuyorum . . .  Köpeğim söylüyor genelde kapı çalıyor diye ; bir hoplama bir zıplama, sürekli içeri gidip geri geliyor , hafif vızıklayarak . . . Gidip bir bakıyorum ;  kapıda elinde telefon bozarmış ya bir evlat oluyor ya da bir arkadaş . “ Bari telefonunu al yanına . . .” sitemleri kulağıma bile varmadan havaya karışıyor, bahar havasına . . . Ne alaka dedirtecek bir cümle çıkıyor ağzımdan : "Çok uzun zaman olmuş kendi leylağım olmayalı . . .  Acilen bir leylak ağacı edinmeliyim balkonuma. . . ." Aklımda bahar dalları . . .
Bahar demek , içine buz attığım yeşil çay demek . . . Bahar demek ;  kış boyunca tercih edilmeyişine küsmemiş , buzla buluşacağı  günleri sabırla beklemiş roze şarap demek . . .  Güneş batarken  ya da ay doğarken ruhundaki tüm yorgunluğu güzel bir nefesle salıvermek ,  yerine içine mis gibi havayla umut , keyif , huzur ve bahar doldurmak demek . Sabahları doğanın değişen renginin evde oluşturduğu ışık oyunlarına hayran olmak . . .  Akşamüstü eve gelince perdelerden süzülen , çocukluğumu anımsatan turuncumsu sarı demek . . .  En çok yakıştıkları yerde , açık havada ,  koşup oynayan , elbiseleri  saçları uçuşan çocuklar . . . Gökyüzünde salınan renkli uçurtmalar ,  minik ellere bağlanmış balonlar demek . . .
Doğayla birlikte bana da gelen bahar , bulaşıcı ! Yaşadığı her şeyi dibine kadar yaşayan ben , baharın coşkusunu ,  hiçbir anını kaçırmayacağım diye telaşla ve mutlulukla yaşarken . . . Bulaştırıyorum etrafımdakilere . Gözümdeki ışık , onların ışığı , içimdeki coşkulu neşe onların gülümsemesi oluyor ister istemez . . . Aksiliği ve onu bunu kafasına takmayı şu aralar kendine giysi yapmış olan en sevgili bile , hallerime gülümsedikten  hatta “gülümsemek ne . . ?”  kocaman kocaman güldükten sonra . . .  Gerisi bahar . . .
İşte  durum bu ! Bizim buralara bahar gelmiş . . . Çuvalına ;  uyanmaya başlayan doğayı , kütür kütür meyveleri , rengarenk çiçekleri , kuşları , kelebekleri , böcekleri doldurmuş , gelmiş . . ! Bir de  içlerine  yeni heyecanlar , umutlar , mutlu yarınlar sakladığı minik mucizeler getirmiş . . . Kimini yollara serpmiş , kimini çiçeklerle bezeli ağaç dallarına . . .  Bazılarını bir kuşun kanadına saklamış , bazılarını insan ruhuna . . . Yani , bahar yine bizim buralara güzel gelmiş. Hoş gelmiş :)

28 Nisan 2013 Pazar

40 Yaşımdayım :)

" Blogumda , çarpıldığım bazı sözler dışında hiç alıntı  yapmamaya, sadece kendi yazılarımı paylaşmaya çalışıyorum . Ama bu yazı büyüledi beni , ben de tutamadım kendimi :)"                         
                                                                                                                                                  
Kartal, kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır. 70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır.
Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşındayken çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadır.
Kartalın yaşı 40′a vardığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir.
Gagası uzar ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır.

Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartal burada iki seçimden birini yapmak zorundadır:
- Ya ölümü seçecektir,
- Ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir.

Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir.

Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde, yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar.
En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.

Kendi yaşamımızda sık sık bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalırız . Zafer uçuşunu sürdürmek için, bize acı veren eski alışkanlıklarımızdan, geleneklerimizden ve anılarımızdan kurtulmak zorundayız.

Ancak geçmişin gereksiz safrasından kurtulduğumuzda, deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlarından tam olarak yararlanabiliriz.

National Geographic   " Kartallar ve İnsanlar "

27 Nisan 2013 Cumartesi

Şimdi ben . . .

Şimdi ben . . .
Sıyrılıp bin yaşıma kadar giydiklerimden . . . Başka biri olsam ? ? ? Şu nefes kesen adamın yaptığı gibi ben de ona baksam ? Öyle baksam ki . . . Önceleri yapmadığım gibi . Sonra konuşsak biraz . . . Gülsek , eşyanın tabiatına aykırı ya ilk sohbette somurtmak . . .  Gülse komik Ben' e, gülsem çabasına . . . Sonra biraz daha içsek . . .  Biraz daha konuşsak . . . Anlatsa . . . Dinlesem . . . " Sen neden hiçbir şey söylemiyorsun ? " dese . . . " Dinliyorum " desem . . . " Dinliyorum . . . "  Sonra , sıkılsa susmalarımdan . . .  " Sen galiba konuşmayı sevmiyorsun ? " dese bana . . . Kocaman , kocaman bir kahkaha atsam . . .  Sonra ,  bana ait tüm güzellikleri kucaklayıp , evime dönsem . . .
Ve göz kırpsam beni bende tutana , şu eksilmeye başlamış ayın her yerinde durana . . .

25 Nisan 2013 Perşembe

Ve TANRI , BEN 'i Yarattı

Ve Tanrı , Ben' i yarattı
Elinden tutmam için
Olur a düşersen , seni kaldırmam için
Kör karanlıklarda ışığa birlikte ulaşabilmemiz için,
Bazen dudağının kenarında uçuşan bir tebessüm ,
Bazen güzel gözlerinde bir kaç damla hüzün olmam için .
Ve Tanrı , Ben 'i yarattı
Gözlerime bakarken kendi yüreğini görmen için
Huzuru ararken etrafta olduğumu bilmen için
Kendi gözlerinle göremediğin hayata bir de benimkilerden bakabilmen için
Senin alamadığın her nefesin Biz 'i yorduğunu anlatabilmek için .
İçindeki dolmayan boşluğu doldurmam için
Dinmeyen fırtınalarını dindirmem için .
Ve Tanrı , Ben ' i yarattı
Aradığın diğer yarına ulaşabilmen için
Göremediklerini görebilmen
Duyamadıklarını duyabilmen için
Yorulunca yaslanabilmen
Sevinince paylaşabilmem için .
Ve Tanrı , Ben 'i yarattı
Dünya ' da kötüye rahat olmadığını
Kendin gibi olmanın kaybettirmediğini
Sadece Sevgi ile neler yapılabileceğini görmen için
Uçuşabilmek için kanatlara gerek olmadığını
Hayat 'ın herşeye rağmen yaşanmaya değer olduğunu anlaman için .
Yani Tanrı , İnsan ' ı yarattı
Gülümseyebilmek ,
Ve gururla tamamlanabilmek için .

SONSUZLUK

Mutlu olmanın o tatlı hüznü
Yetmeyen kelimeler , kurulamayan cümleler
Evren ' in dünsüz yarınsızlığında
Daralan zaman ve gittikçe kuvvetlenen bağlar
Ta başında ruhuna koyduğum parçam .
Ve sen  ruhumun parçası olan
 İçimdeki sonsuzluk . . .
Geldiğinden beri içimde sonsuzluk .
Sonsuzluk sen !
    Kelimelerin yetmediği . . .

23 Nisan 2013 Salı

Öyle çok . . .

Öyle çok şeyi seviyorum ki aslında . . . Sadece dönem dönem vazgeçiyorum onları hatırlamaktan, tadını çıkartmaktan . . . Bu bazen kasıtlı, bazen bilinçsizce yapılan bir şey. Ama aklım durulup da konuşmaya başladığı zaman Ben' le , şükrediyorum sevebildiğim her şeye. Ne mi mesela?

Mesela , sevmeyi seviyorum ben ! Karşılık beklemeyerek , ürkmeyerek , sevmenin sadece ruhu beslediğini bilerek . . .  Ve Ben' in Biz olduğunu görerek , sevilmeyi seviyorum ben . Beni sevmenin kendini  ve Yaradan' ı sevmek olduğunu içinde , ta içinde hissederek , gözlerinde yarınları  saklayanları seviyorum ben .

Mesela , geceleri seviyorum ben . Ben' i karşıma oturtup, sorgulayabildiğim geceleri . . . Bazı bazı ölüyorum O' na , bu kadar büyük duyguları neresinden çıkardığını anlamayıp . . . Bazı bazı kızıyorum , uykumu kaçırdığı için . . . Sonunda gecenin bir yerinde bana sımsıkı sarılıp uyumasını seviyorum . Geceleri , pus' u altında bi şeyleri saklayabildiği için değil ! Benim bana en yakın olduğu zamanlar olduğu için seviyorum .

Mesela ,sabahlara ölüyorum ben. Adamın dediği gibi ; binlerce insan uyanamamışken sabaha . . . Uyanabilmiş şanslı insanlardan olmayı seviyorum . En sevgilimin de uyanabilmiş olduğunu bilmek , her sabah nefes kesen bir coşku veriyor diye ruhuma . . . Güneşin doğuşunun muhteşemliği ; şımarık , özgür ruhlu sağa sola salınan bulutlar da cabası . . . Kısacası yeni mucizeler hep olası ya , sabahları ;)

Mesela , dar zamanlarımı seviyorum sonradan . Daraltan , uyutmayan dar zamanlarımı . . . Bir tek rahat nefes için yakardığım zamanları . Dinmeyecek , bitmeyecek , geçmeyecek zannettiğim o zamanları . . .  Bin yaşımdayım ; bu güne kadar hiç olmadı ardından yeni bir kapı açılmadığı , yeni umutlar doğmadığı .

Mesela , uzakları seviyorum ben . Çok uzakları . . . Ulaşma heyecanıyla yüreğimin pır pır ettiği , özlemlerin duyguları bilediği . . . Merak ettiğim , bilmediğim , henüz deneyimlemediğim kavuşmaları seviyorum ben .

Mesela , arkadaşlarımla geçirdiğim anlarımı seviyorum ben . Yüreğimdeki ağrıları dindiren , yüreğindeki acıları azaltan anlarımı . . .  Paylaştıkça azalır ya . . . Birazını tutar koyarsın ya fark etmeden onun ruhuna . . . Ya da alırsın " Ver bakalım şunu bana ! Bu kadar yük ağır sana ! " diyerek . . .  Can' dan sohbetleri seviyorum ben .

Mesela , biten her şeyin ardından yas tutmayı seviyorum ben . Yaşamadan olmadığını , tüketmeden bitmediğini hissederek . . . Dalgalanmazsam durulmayacağımı , dibe vurmazsam yukarı çıkamayacağımı bilerek . . .Tutunmayı seviyorum ben ! Ancak tutunursam , günü gelince bırakacağımı bilerek . . .

Mesela , zoru seviyorum ben . Kaygan yolları , buzlu kaldırımları , karlı patikaları seviyorum . Şaşkın ruhumun  her düştüğünde ovalayıp " Geçecek ! " diyen azmini seviyorum . Yaralı dizleriyle inatla , diğerlerinin arasına katılıp , koşmaya devam etmesini seviyorum ben .

Mesela , çocukları seviyorum ben . Büyük , küçük tüm çocukları . . . Acımasızlıklarını seviyorum , hoyratlıklarını . . . İnsanı hayata hazırlayan ve ruhlarında hep kalacak olan kabalıklarını. Naifliklerini seviyorum ; uzanan bir ele , gülümseyen bir çift göze kayıtsız kalamayışlarını , gidiveren kocaman ruhlarını . . . Gürürltülerini seviyorum bazen ! Hayatın sessiz olduğu zamanlardaki cıvıltılarını , kahkahalarını , satır aralarını . Ya da kocaman kocaman konuşmalarını . . . Ve sevmelerini seviyorum ; kah dirhem umursamaz , kah sımsıkı kucaklayıcı . . .

Mesela , uçurtmaları seviyorum ben . Bir de elden kaçan balonları . Gökyüzünde özgürlüğünü arayan ve birgün kaçınılmaz şekilde  kavuşacak balonları . . . Salınarak gidişlerini seyretmeyi . . . Patlamamaları için dua etmeyi . . . Acaba ne zaman gözümün görmeyeceği kadar uzaklaşacak diye merak etmeyi . . . Arkalarından bakıp ; kimi zaman hüzünlenmeyi , kimi zaman gülümsemeyi . . .

                                                                                                                    

22 Nisan 2013 Pazartesi

OL ÇOCUK !

Gül çocuk!
Sen gülünce ;
Kuşlar cıvıldıyor çocuk !
Güneş açıyor ,
Kelebekler uçuyor .
Yarınlar umut oluyor çocuk !
Gülümseme OL !
Önce minik bir tebessüm,
Sonra kıpırdaşan bir gülücük,
Sonra kocaman bir kahkaha OL çocuk !
Nerde OLursan OL ,
IŞIK OL  !
Sevgi OL !
Yeter ki ;
OL ÇOCUK . . !

21 Nisan 2013 Pazar

TANRI' mmm . . . Teşekkür Ederim !

Tanrı'm, SENİ SEVİYORUM ! ! ! Veeee. . .  Her güzel günün bir geceden sonra gelmesi gibi . . . En parlak sabahların en karanlık geceden sonra gelmesi gibi . . . Ruhum huzura erdi sonunda :)  Teşekkür ederim. İçimde beni dürtüp duran şeyin sesini duydum sonunda, sezgilerim galip geldi, içimdeki o " yumuşak, dingin  yer " galip geldi. Herşeye, herkese. . . Yaratılana duyduğum büyük "Sevgi" geldi kalbime geri . . . Yaşamımda yarattığım her şeyin "realite" olduğunu, hepsini benim yarattığımı hatırlamama sebep olan geldi. Yaratanın aslında "Herşeyin göründüğü gibi olmayabileceğini" anlatacak geldi. . . Ruhumun " sevgisiz" tarafının bir süredir eline aldığı kontrol, yine "BİZ"e geçti. Teşekkürler Tanrı'mm. . .  Sana bir kere daha teşekkürler; içimdeki "Sen"i gösterdiğin ve içimde "Ben" olduğun için :) Sadece, yaşarken nasıl aşabileceğimi bilmediğim zorluklar karşısında , bana içimdeki bu eşsiz gücü verdiğin için . . . Sadece "SEVGİ" olmadığı zaman, kaybedileceğini hatırlattığın için . . . Eşeğini kaybedip te bulan tüm insanlar için . . . Ruhumu sıkıştırıp da,  ardından bu " ayırt etme yeteneğini ", hayatı yaşama " kararlılığını " verip, "fark yaratabildiğim" için . . . Sevdiğim tüm insanların bu dünyada " hatırlanmaya değer " olabildikleri için . . . En başta kendim, " Bağışlayabildiğim " herkes için . . . Gündemi, hesabı olmayan, sessiz duygular için . . . Ruhumun son zamanlarda bende olmayan, ortalarda alıp başını gezinen parçasını bana geri verdiğin için . . . Kaybolduğumu düşünen herkese "Mümkün değil . . . Sadece oyalanıyordum!" diyebileceğim için . . . Yarattığın her yol ve o yollarda yürürken " yitip gitmediğim" için . . . Bir sevgili pervane gibi " açtığın ışığı" görebildiğim için . . . Olağandışı birşeyler olduğunu ve uğursuzluğun beni orada beklediğini fark etmemi sağladığın için . . . "Hissetmeme" yardımcı olduğun için . . . Yürüdüğüm yolda; evsiz, barksız, aç, sefil kalmamın mümkün olmadığını gözüme soktuğun için . . . İhtiyaç duyduğum her şeyin! Ama her şeyin, önce veya sonra değil de . . . Tam zamanında geldiği için. Döktüğüm bu kadar gözyaşının bir damlası bile ruhumu acıtmadığı  için. Onlara rağmen, içimde bir dirhem mutsuzluk olmadığı için . . . İçim yıkanmış, arınmış gibi saf hissettiğim için . . .  Ruhumda uçuşan kelebekler, ateş böcekleri için . . . Yolun ortasında kalmaya çalışıp da, kendimi kenarda bulduğum en savunmasız anlarımda bile, hep aklımın içinden fısıldadığın için . . . Bu hayat yolculuğunda, benimle birlikte olan . . . Kimi ailem gibi ölümleriyle, kimi dostlar gibi gidişleriyle bana " hayat" ı hediye eden tüm "sevdiklerim " için . . . Bana yolladığın gökkuşaklarını, melekleri, yol arkadaşlarımı, kişiliğimi, huzuru, kısaca tüm mucizeleri anlamama yardımcı olduğun için . . . Şimdi artık daha iyi anlayabildiğim " Adsız" yazar için . . . Yolumda yürürken elimden tutan, yoluma ışık, yoluna ışık olabildiğim adını yazmayacağım ama kendini bilen "herkes" için . . . Yaşama dair öğrendiğim bir çok şeyin kaynağı olan  "Ablam" için . . . Gidişinden sonra kendisini, ancak bu gün anlayıp affedebildiğim " Babam" için . . . Bu günkü evim, hayat görüşüm, tavırlarım, oturuşum kalkışımın mimarı olan Nilgün Abla'm için . . . Bana en değerli hediyelerimden biri olarak gelen, kendisinden daha öğrenecek çok şeyim olan " Oğlum" için . . .  Görebildiğim, duyabildiğim, hissedebildiğim yaratılan "her harika"için, TEŞEKKÜR EDERİM ! Yarattığın herşeyi olduğu gibi, BEN 'i SEVİYORUM, SEN' i SEVİYORUM !

20 Nisan 2013 Cumartesi

Kime Ne ?

Herkes mi küs bana ?
Zoruna mı gitti birilerinin ;
Herkesi bırakıp kendime gitmemin ,
Başkalarını değil de kendimi dinlememin ,
Biraz yalnız kalmak istememin . . .
Ne zararı var ?
Kime ne . . ?

Sevgisiz mi kaldılar ,
Daha mı az gülümsüyor bakan insanlar suratlarına ?
Biraz daha mı az dinliyorlar ?
Daha mı az anekdotlar var hayatlarında ?
Birileri dokunmuyor mu merakla ruhlarına ?
Bana ne . . ?
Geceler mi daraltıp uyutmuyor ?
Sabahlar mı bir türlü olmuyor ?
Gün geceye çabuk ulaşıp da,
Geceler sabahlara zor mu varıyor ?
Midem sürekli mi ağrıyor ?
Kime ne . . ?
Bu adam niye gözümün içine bakıp duruyor ?
Ne yana dönsem niye orada duruyor ?
Ne demeye etrafta dolanıp duruyor ?
Neden çekip gitmiyor ?
Aksi miyim . . ?
KİME NE ! ? !




 





18 Nisan 2013 Perşembe

Kim bilir ?

 Ben seninle  konuşmayı özledim, sohbet etmeyi. Gerçi daha çok konuşan ben olsam da, yine güzelmiş meğer seninle sohbet . . . Hadi yine ben konuşayım, sen dinle; kendi sesinden dinle bu sefer beni. Konuşmaya hasret kaldı yüreğim de, dilim de. " Ne biçim laf o?" diyeceksin. "Konuşsana be kadın, insan dediğin konuşmaya hasret kalır mı ağzı dili varsa . . ?" diye düşüneceksin. Konuşamıyorum işte, içimden gelmiyor. Herkesle iki kelam güne dair, bir de çoluk çocuk . . . İşte o kadar. Çekinirdim eski zamanlarda içimden geçenler, nasıl varır karşı kıyıya diye . . . Artık umrumda değil . Nasıl varırsa varsın, hatta dilerim varmasın kıyılara yazdıklarım, dolaşıp dursunlar öylece . . .  Ama bunun yanında insan ruhu bu durur mu ? Ha bre yazıp durmaktan elim nasır tuttu, yüreğimi sorma gitsin . . .
Yüreğimi demişken, onun da fikirleri var; sürekli beynimi yiyip duruyor.  Kalbim bir yerlerde asılı kalmış, beynim ona sürekli yeni alternatifler sunuyor. Bunların itiş kakışından kulaklarım uğulduyor. Lafın etrafında fazla dönüp durmaya gerek yok. Ben en çok seninle konuşmayı özledim. Bildiğin sadece konuşmayı, salt konuşmayı. Şimdi dönüp bakıyorum da en çok, konuştuğum zaman; ya da sustuğum, daha derini görmek istercesine dikkatle her hareketimi takip etmeni, gözlerimin ötesini görmek ister gibi "beni" dinlemeni özledim. Can kulağıyla dinlemeni. Sana konuşmayı özledim, seni dinlemeyi özledim. İkide bir çenesini tutamayan bir çocuk gibi sözlerinin ortasına dalıvermek tek pişmanlığım. Keşke öylece durup bekleseydim, ben tutsaydım dilimi seni daha çok duyardım belki de? Beden salak, kanar doyar da herşeye . . . Ruh huzur bulmuyor, karşısındakini eldiven gibi giymeyince. Konu boş muhabbetler yapmak değil, öylesini aramana bile gerek yok, bir dolusu ortalıkta. Da . . . Konuşamıyorum ! Lanetlendim mi nedir ? Kim bu kadın, tanımıyorum ? Söyledikleri işime gelmiyor . . .  Onu da dinlemek istemiyorum.
Sonra ben zaten uyuzun tekiyim; gezmeyi hepten sevmez oldum, insanlarla bir arada olmaya tahammülüm bile yok. Sesleri gürültü, görüntüleri karaltı gibi . . . "Yalnızsın" demiyorlar,. " İnzivaya mı çekildin, çağırıyoruz gelmiyorsun, geliyoruz görmüyorsun ?" demiyorlar. Düşünüyorlar . . . Ama hiçbir şey demiyorlar, öyle bir yükseliyor ki duvarlarım, ne yükselmelerine engel olabiliyorum, ne de indirebiliyorum. İşte bu durumda onlar da öylece durup, gözlerimin içine bakıp, sessiz bir sürü soru soruyorlar. . . . Gıkları çıkmadan, vır vır konuşuyorlar. Hal böyle olunca daha da kaçasım geliyor herkesten, içime kaçıp da çıkmayasım . . . Domuz gibi gözlerimi kapatıp bir daha açmayasım . . .  Günlerimi aynı çatı altında geçirdiğim bu insanlar, bazı akşamlar halimi hatrımı sormak için arıyorlar, özlüyoruz birbirimizi. Ama gidemiyorum kimseye, kendimden çıkarıp da elimi uzatamıyorum, ayağım gitmiyor en yakınımdakilere bile. Aslında biliyor musun, belki de bunun seninle de bir alakası yok. Bu, benimle ilgili bir şey. Ben ezelden beri hep sevdim melankolik müzikler dinlemeyi, evde kendi kendimle sohbet etmeyi, iki duvar karalamayı ya da iki satır çiziktirmeyi. Senden önce bir metamorfoza uğramıştım belki, üç beş sene süren . . . Sonra özüme döndüm kim bilir? Belki de en iyi zaman bilir, zaman gösterir. Ya böyle at gözlüklerimle sadece önüme bakarak yürüyeceğim hep, ya da başka güneşler doğacak umarsızca içimde şımaran çocuğun ısrarlarına dayanamayarak. Kim bilir?
Tek bildiğim seninle konuşmayı özledim. Sensiz yaşamaya alıştım, zaten bir elin parmaklarını geçmezdi, sabaha uyandığımız geceler, üç beş kadehten fazla değildi sağlığa kaldırdığımız kadehler, bir kitabı bile anca doldurdu kurduğumuz cümleler . . . Bir de orda burda kalmış şiirler . . . Eminim hepsi yerinde iyiler. Amaan boşver . . . Ben zaten babamı da özledim, ablamı da özledim; en büyük derdimin çiçekler, kelebekler olduğu, her sabaha neşe içinde uyandığım günleri de özledim. İçimdeki çocuğun cıvıldamasını özledim . . . Şöyle bir kaç adım geri durup onu seyretmeyi ve ona gülümsemeyi çook özledim ben .



17 Nisan 2013 Çarşamba

Şerefine !

“ Artık dönsen diyorum . . .”
-  Mümkün olsaydı dönerdi.
- Sen nereden çıktın ?
- Hep buradaydım . . .  Eee, ne diyordun?
- Artık dönse diyorum.
- Ben de, mümkün olsaydı dönerdi diyorum. Gittiği yolun dönüşü yok. Kendine gitti o. Dönüşü  bulamayacak.
- Üzülürüm, böyle şeyler söyleme onun için.
- O senin için üzüldü mü sence?
- Bilmem? Belki de . . .
- Bilemezsin evet. İşte bu yüzden cevabını bilemeyeceğin şeylerle yorma kafanı.
- Elimde değil !
- Elinde ! Ama işine gelmiyor.
-O nasıl söz?
- Tutunmayı seviyorsun hüzünlere. Kayaya ya da iskele demirlerine, neresi olursa tutunan midyeler gibi.
-  Sağol yani ! Beni benzettiğin şeye bak ! Neresi olduğu fark etmeden tutunan midyeler . . .
-  “ Beni  ” deme. Ben, senim ! Biz !
- Peki öyle olsun. Bizi benzettiğin şeye bak o zaman !
- Böyle ! Gerçek bu, seni kandıramam. Sen, seni kandıramazsın ! Herkese kanarsın da, bir bana kanmazsın.
- Bak şimdi aklım bir sürü kelime oyunu yapıyor bu kocaman lafından sonra; “Herkese kanamak . . .”, “Kendine kanmak . . .” Bu sonuncu, “ doyamamak” gibi . . ?
- Ne şimdi bunlar ? Ben son derece gerçekçi bir şey söylerken, gittin yine kederli laflar çıkarttın ortaya.
-  Aman, tamam ! Git geldiğin yere !
- Ne o ? Acıdı mı? Acıttı mı duydukların? Bensiz daha mı mutluydun o günlerde, hani beni zorla uykuya yatırdığın . . ? Ağzını, yüreğini bırak eşe dosta, kendine bile açmadığın . . ?
- Sus artık . . . Bak, yeşil giymiş karşıki dağlar, yemyeşil  . . .
- Görüyoruz . Epeydir görmemiştin karşıki dağları . . .
- Bilmem ? Galiba öyle. Gökyüzüne bakmaktan fırsat olmamıştı belki görmeye onları ?
-  Doğru !
- Ne yapalım, sıkıldım gibi ?
- İki çift bardak alalım. Hani yazıyordun ya biraz önce : “ Buralarda şimdi erik zamanı . . . “ ?
- Alalım ! Erik alalım, bardak alalım. Oturup balkonda, bakalım karşıdaki sonsuzluğa . . . Sonra iki şiir yazalım . . .
. . .
- Sıkılmadın mı sen benden hala ? Hep benle, hep benle ?
- ? ? ? . . . Sen ? Sıkıldın mı ?
- Sence ?
- Ben alışığım sensizliğe bile. Öyle çok gittin ki . . . Senden bile . . . Sonunun hep sana, hep sana çıkacağını bile bile.
- Şerefine !
- Senin de . . .

16 Nisan 2013 Salı

Pucca

Hatun ne güzel yazmış: " Kötü insanlara boşuna iyi davranmayın . Hayatınızın içine .ıçıp, sizi rezil edip, pişkin pişkin bir sonraki iyiliğinizi beklerler." . . .

Bana müsaade !

Bana müsaade biraz
Zira yorulmuşum şu aralar.
Ne bedenimin hali var ruhumu taşımaya
Ne de ruhum gönüllü bedenimle uğraşmaya.
Elim kalbime tıkamış kulağını,
Dilim lal olmuş bakıyor halimize .
Herkesin birbirinden gidesi var .
Alıp başını gidesi . . .
Benim de gidesim var !
Hepsinden, herkesten, herşeyden .
Yüklendiğim herşeyi, herkesi
Ardımda bırakıp da
Günün biri batarken
Alıp başımı  gidesim var . . .

14 Nisan 2013 Pazar

Tarih : 24. Mayıs. 2012 ( Tarih Tekerrürden İbarettir . . . )

Alıp gidiversem başımı
Kimseye haber bile vermeden . . .
İki gün bile olsa
Kimse bilmese nerede olduğumu . . .
Otursam öylece kımıldamadan . . .
Oturamam ki ben
Uzansam en iyisi
Kumlara bir havlu bile sermeden . . .
Saçlarım karışsa kumların çıtırtısına
Bilmese kimse beni
Tanımasam hiç kimseyi . . .
Bir kelebek konsa yanağıma
Kirpiklerimin arasından kuşları görsem
Masmavi gökyüzünde süzülen . . .
Sonra öylece saatler geçse
Yürüyüp girsem derin maviliğe
Soluğum kesilse huzurdan
Yüzmesem . . .
Sadece bırakıversem nefesimi
Batsam yavaş yavaş dibe
Dinlesem sonsuz huzurlu dinginliğini . . .
Kulaklarım zonklayana kadar orada durup
Bir anda çıkıp atsam kendimi az önceki yerime . . .
Akşam olsa yavaş yavaş
Batsa güneş . . .
Sonra hayal meyal yıldızımı görsem
Yine gülümsesem ve teşekkür etsem
Orada olduğu için . . .
Sırtüstü dönsem
Yıldızların çokluğu kesse nefesimi
Daha önce yaptıkları gibi . . .
Üşüsem
Bir örtü düşse üstüme
Sarınsam . . .
Ve sıcacık baksam derin karanlığa . . .
Sesini dinlesem
Kıyıya vuran . . .
Yağmur yağsa sonra
Islansam . . . Çok . . .
Yine başımı kaldırsam gökyüzüne
Damlaların üzerime düşüşlerini seyretsem
Hep yaptığım gibi
Sonra uyuyakalsam orada . . .
Uyandığımda kuşlar cıvıldıyor
Ve bir köpek yanıma uzanmış bana bakıyor olsa merakla . . .
Gülümsesem gözlerim çizgi olana kadar ona
Ve  sevgimden korkup kaçsa . . .
Kocaman bir kahkaha atsam
Aptallığına . . .
Doğrulup kalksam ve perişan halimle
Bir kır kahvesine otursam
Bergamutlu bir çay içsem orada
Ha bir de sigara . . .
Gidip duş yapsam
Saçlarımdaki kumları ayıklamadan
Gözlerimi kapatıp keyfini çıkartsam suyun
Amacım yıkanmak değil de arınmak olsa . . .
Sonra yürüsem yürüsem tanımadığım ağaçların altında
Sıcak gelse . . . Denize de yürüsem öylece . . .
Boyumu geçince . . . Gücüm bitene kadar yüzsem
Nasıl geri döneceğimi düşünmeden . . .
Korksam sonra
Ve bir güç gelse dönsem kıyıya . . .
Ayağımı yere basınca
Önemsemeden karaya mı suya mı
Atsam kendimi yüzüstü
Ve gözlerimi kapatıp ,
Uyusam uyusam . . .
Alıp gidiversem bu gece başımı
Kimseye haber bile vermeden . . .
Bir yerlerde uzanıversem kumlara
Kulağımda deniz
Gözümde sonsuz yıldızlar
Uyusam . . .
UYUSAM . . .

12 Nisan 2013 Cuma

SONRA


Ve aynalar buğulandı sonra 
Aksi vurmadı, ne suya ne cama bir daha . . .
Adını kaybetti sonra
Anlamlandığı tüm hatıralarda . . .
Eline yüzüne bulaştı
İçinde boğulduğu yitik sevdaların isi . . .

9 Nisan 2013 Salı

SUSMA !

Ah be deli gönlüm !
Ah be kırılmayı, küsmeyi bilmez,
Durulmaz, susmaz  . . .
Ne oldu sana ?

 
Sen de susarsan, ben ne yaparım ?
Dilim anlatmaz
Elim yazmaz
Sen şakımaz olursan . . . ?
Susma artık ,
Saklama başını koynuma
Anlat !


                                                                      
Ne olur susma ,
Yeniden susma !
Ben ne uğraştım senin elini dilini çözerken,
Ben ne kanadım seni yeniden doğururken !
Susma ,
Yeniden susma !
Artık konuş,
Böyle yapma . . .

8 Nisan 2013 Pazartesi

BİZ . . .

Biz kocaman çocuklardık ;
Hilesiz oyunlara hasret ,
Bir gülümsemenin peşine takılan ,
Farkında olmadan kendinden uzaklaşan ,
Ve bir daha bulamayan . . .


 
  Biz mutluluk şarkılarıydık ;
  Herkesin diline dolanan ,
  Akılda kalan ,
  Unutulmayan .
  Çıkmaz bir sokakta kaybolduk
  Çığlıklarımızı yutan . . .