Öfkeliyim! ÇOKK!!! Bir yazıya böyle başlamayı kendime yakıştırıp, yediremesem de… Dünden beri defalarca yazıp yazıp, silsem de… Bazılarına kıyamayarak kaydedip, bir gün çıkarmak üzere saklasam da… " Kızım; öfke zararlıdır, sonunda zararlı çıkan sen olursun" desem de… Ha bre: “Allah’ım sakinleştir beni, yavaşlat içimde çağıldayıp kudurmuş gibi akan bu kızgınlığı.” desem de… Bildiğim ne kadar nefes tekniği varsa hepsini uygulasam da… Geçmiyor.İçimdeki kızgınlık geçmiyor! İnsanların riyakarlığını, bu denli ikiyüzlü olabilmelerini anlamıyor asla sinsilik yapmamayı kendine hayat felsefesi edinmiş salak ruhum.( Dan! diye söyler insan dediğin; acıtacaksa acıtır, kıracaksa kırar. İnsanın yaradılışında yok bin türlü dolap dalavere çevirip de, elde etmesi olası faydaları yedeklemek. Ha bunu yapmıyorlar mı, adına mecburi bir genelleme olarak " insan" dediklerin? Tabi yapıyorlar ama biz onlara başka şeyler diyoruz, insan değil!) Güldüğüm yüzün arkamı döner dönmez siliniveren gülümsemesini görmüyor gözlerim, duymuyor kulaklarım satır aralarına ustaca gizlenmiş sözleri, fark etmiyorum bana uzanan bir elin biraz sonra biriyle arama mesafe koymak için uzanmakta olduğunu. Aslında acımazdı canım bu kadar, acıtamazdı hiç kimse canımı; çocuklar olmasaydı… Aklımda sadece iki kelime uçuşup duruyor: “Oldu mu şimdi?”
"Oldu mu şimdi olayı" bende, inkar aşaması hiç yaşanmadan ÖFKE şeklinde tezahür etti. Kabullenme elbet gelecek biliyorum, başka yolu yok. Şimdi yazdıkça beni daha da kızdıran imtina etme durumu, lök gibi oturuyor bilgisayarın klavyesinde. Neden imtina ediyorum? Kimseye verecek bir hesabı olmayan, birileri sorgulamaya kalkıştığında canının istediği gibi tepkiler veren, hiçbir konuda şükürler olsun kimselere gebe olmayan ben… Bu sefer imtina etmek zorundayım! Buna herhangi bir dış etken veya kişi ittirmiyor beni. İçimde; iyiliğe, özsaygıya, anneliğe, öğretmenliğe, var olan her şeye duyulan sevgiye, çocuğa, kadına bulanmış bir ben var. O durduruyor beni. Dizginlerimden yakalamış, her ileri doğru hamle yapmaya kalkıştığımda asılıyor. “Hayır!” diyor. “Hayır Lale! Yazma! Söyleme! Bırak herkes sevgisizliğiyle, anlamazlığıyla, küçük hesaplarıyla kalsın! Çocuklar incinmesin…!” O son sözü söylemese, umurumda değil zaten. Takıldığım nokta orası zaten! “Tamam.” diyorum.” Tamam! Kahretsin!!!” İçimdeki cılız sesli duygusallık: “Oldu mu şimdi? Ne gerek vardı ki? Yakıştı mı şimdi? “ demeye kalkışıyor; öbürü yüksek sesle susturuyor onu: “ ÇOCUKLAR İNCİNMESİN” dedim!!! Çok koşmuş, çok efor sarf etmiş gibi yoruluyor bedenim bu mücadeleden. Ruhumun huzura ihtiyacı var, “ Yapacağın bir şey yok Lale’cim” diyorum kendime. “Herkes kendi kaderini yaşar… SUSsss…”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Eğer, yorumlarınız kalbinize iyi geliyor ve kendinizi mutlu hissettiriyorsa... Gerekli ve değerli olduğunu düşündürüyorsa size; Sevgiyle paylaşalım...